Mu kıtasının batmasından sonra bir çok rahip Mısırda öğretilerine devam etmiş.Öğrencilerini inisinasyon yoluyla seçen rahimler bir takım sınavlar yapıyorlardı.Mükemmel bir şekilde aydınlatılmış olan İsis Mabedi’nin tam merkezinde göğsünde altın bir gül ile, başında yedi ışınlı bir taç bulunan dev bir İsis Heykeli bulunmaktaydı. kabul sınavlarından başarıyla geçenler işte bu heykelin önünde kendisini bekleyen Başrahip tarafından karşılanmaktaydı. Başrahip, yeni rahip adayını göstermiş olduğu kararlı tutumundan dolayı kutladıktan sonra, çevresinde Majlar’ın sıralandığın bir başka İsis Heykeli’nin önüne getirmekte ve burada sır saklayacağına ve mabedin kurallarına itaatkâr davranacağına dair yemin ettirilmekteydi. İşaret parmağıyla dudaklarını kapatmış “sus” işareti yapan İsis Heykeli’nin önünde gerçekleştirilen bu yemin töreninden sonra Başrahip, tüm mabet üyeleri adına inisiye adayını selamlar ve “Sırlar Öğretisi”nekabul edildiğini açıklardı.
Adayın İsis İnisiyasyonu ve sonrasında Osiris înisiyasyonu’yla devam edeceği eğitimin ilk adımı böylelikle atılmış oluyordu… Aday inisiyasyonun ancak eşiğine basmış olmaktaydı. Çünkü önünde uzun yıllar sürecek olan bir öğrenim ve çıraklık dönemi vardı…
İnisiyasyonda çıraklık dönemi başlıyor…
O günden sonra İsis Mabedi’nde kendisine ait bir oda tahsis edilmekte ve zamanının büyük bir bölümünü burada kendisine öğretilen kurallara göre meditasyon yaparak geçirmekteydi. Bunun haricinde mabedin dershanesinde Hiyeroglif Alfabeyi öğrenmekte ve kendisiyle ilgilenen rahiplerden çeşitli konularda dersler almaktaydı. Bu ilk dersleri “Sırlar Öğretisi” ile yakından ilgili olmayan çeşitli konuları kapsıyordu.
Mineral ve bitki bilimi, dünya tarihi, tıp, mimari ve kutsal müzik; ders aldığı konuların başında geliyordu. Çıraklık dönemi olarak isimlendirilen bu dönem, yıllar süren oldukça uzun bir süreyi kapsamaktaydı.
Bu süre içinde kendi iç gelişmesiyle ilgili yaptırılan çalışmaların temelini, meditasyon ve konsantrasyon egzersizlerinin de yardımıyla; kendini tanımak ve kendi duygu ve düşüncelerine hakim olma çalışmaları oluşturmaktaydı.
Ruhsal Arınma’dan önce
Zihinsel ve Fiziksel Arınma
Ruhsal arınma, inisiyatik çalışmaların en önde gelen hedefiydi. Ancak bu nihayi hedefe ulaşabilmek için öncelikle negatif duygu ve düşüncelerden arınmak gerekmekteydi.
Bu- Suyla vaftiz etmenin kökeni suyla manyetik enerjilerin aktarılma
prensibine dayanmaktadır.
Şu onda Hristiyanlık tarafından kullanılmaktaysa da, bu teknik isa Peygamber’den çok daha önceleri kullanılmaktaydı. Mabetlerde kullanılan bu teknik daha sonraları mabet dışında da kullanılmıştır. Buna örnek olarak Vaftizci Yahya’yı gösterebiliriz. Yukarıdaki şekilde dikkat ederseniz, kaplardan akan su kulplu
haç şeklinde resmedilmiştir. Bu da suyun farklı bir özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Anadolu Halk Gelenekleri’nde de suya okuyup, çocuklara nazardan korunmaları için içirilme adetleri de yine bu konuyla
bağlantılıdır.nun için de uyguladıkları çeşitli arınma ritüelleri vardı. Arınma ritüellerinde hedeflenen amaç, fiziksel ve zihinsel arınmanın gerçekleştirililebilınesiydi. Zihinsel ve fiziksel arınma için tüm dünyada olduğu gibi, Mısır mabetlerinde de su kullanılırdı. Su ile temizlenmek kirlerden arınmak için kullanıldığı gibi aynı zamanda fizyolojik ve psikolojik arınma için de kullanılan bir yöntemdi. Zihinsel temizlik için bu yöntem Mısır’da bilinçli olarak uygulanmaktaydı. Mabetlerde bu işlem için büyük özel havuzlar yapılmıştı. Suyla temizlenmenin negatif tesirlerden arındırma etkisi vardır. Bu fizyolojimiz üzerinde bize son derece olumlu etkilere yol açar. Gün içindeki olumlu olumsuz deneyimlerimiz, çeşitli maddelerin cildimize yapışıp kalmasına sebep olur. Sinir ve stresten de kaynaklanan bu kimyasal izler silinmediği takdirde, vücut bu negatif tesirlerin etkisinden kurtulamamaktadır. Bu da ruhsal huzur ve dengeye kavuşmak için önemli bir engel teşkil etmektedir. İşte Mısır mabetlerinde suyla arınmadan kastedilen bu kimyasal partiküllerden kurtulmaktı. Mısır’daki mabetlerde suyun bu arındırıcı etkisini çoğaltmak için küçük kapların içindeki suya, rahiplerce yoğun manyetik enerjiler de yüklenirdi. Böylelikle suyun zihinsel anndırıcı etkisinin çoğaltılması sağlanmış olurdu. Bu suyla adaylara auralarmı güçlendirici ve koruyucu manyetik enerjiler aktarılmaktaydı..
Vücut ve ağız bölgesine Tabi Sodyum Karbonat, alın bölgesine ise muhtelif yağların sürülmesi gibi zihinsel ve fizyolojik arınma için Mısır mabetlerinde kullanılan başka yöntemler de vardı.
Zihinsel ve fiziksel negatif paıtiküllerden arınmanın bir diğer yöntemi de çimen ya da kumlar üzerinde güneş veya ayışığında yürümekti. Bu şekilde yürümek ya da uzanmak da negatif etkileri yok etmekte, arındırmakta ve adayı enerjiyle doldurnaktaydı.
Fazlalıkların terki
Fazlalıkların terk edilmesi de bir diğer çalışma egzersizlerini oluşturmaktaydı. Bu kapsamda dünyasal arzu ve isteklerden terk çalışmaları, mabetteki yaşamının önemli bir parçası olmaya başlıyordu. Terk yoluyla kazanılacak gücün, iç potansiyelinde birikmesi hedeflenmekteydi. Biriken bu enerji, psişik etkinliğini
gözle görülür bir şekilde artırmaya başlıyordu. Bu gelişme, sadece onu gözleyen rahiplerce değil, kendisi tarafından da rahatlıkla hissedilebiliyordu. O ilk geldiği günden bu yana pekçok şey değişmişti. Sezgileri her geçen gün biraz daha artmış, daha önce kullanmadığı bazı algılama yetenekleri ortaya çıkmaya başlamıştı… Çevresindeki insanların bedenlerini kaplayan ışıltılı haleler gün geçtikçe daha da belirginleşiyordu. Hatta rüyaları bile farklılaşmıştı. Adeta görünmeyen bir gücün etkisi altına girmiş ve bu güç hem dıştan hem de içten kendisini sarıp sarmalıyordu.Bu süreç içinde öğrenci sürekli olarak gözetim altında tutulmakta ve geçirdiği içsel gelişim izlenmekte, ona uygun yeni aşamalara geçilmekteydi. Sert kurallara uymaya mecbur edilen öğrenci, kendi egosunu bizzat kendisi kırarak, mürşitlerine kendisini teslim etmekteydi. Ondan mutlak itaat istenmekteydi. Mabedin eğitimcileri tarafından ne istenirse tartışmasız bir şekilde aday bunu yerine getiriyor, hiç değilse yerine getirmek için elinden gelen tüm çabayı gösteriyordu… Kurallara uymak temel kuraldı. Bu disipline uyan adaylara, bu süreç içinde “Sırlar Öğretisi” ile ilgili mürşitlerince pek sınırlı ifşaatlarda bulunulmaktaydı. Bu, eğitimin genel prensibini oluşturan bir diğer faktördü. Kendisine aktarılan bir sırrı öğrenci iyice içine sindirmeden, bir diğer sır kesinlikle kendisine açıklanmamaktaydı. Yeni bilgilere uyum göstermesi için öğrenciye ihtiyacı olan süre fazlasıyla tanınırdı. Açıklanan her bir sınav uyum gösterme süreci adaydan adaya farklılık gösterdiği için her aday ayrı ayrı gözlemlenmekte ve içinde bulunduğu durum tahlil edilmekteydi. Bu eğitim biçimi, mabede toplu olarak kabul edilen adaylar arasında belli bir ayrımın ortaya çıkmasına neden olmaktaydı.Yani bir aday henüz inisiyasyonun birinci aşamasını daha tamamlayamadan, bir diğer aday inisiyasyonun üçüncü ve son aşamasına kadar yükselebiliyordu. Bu farklılık göz önüne alınarak, adaylar kendilerine uygun gruplara dahil ediliyordu. Bu, o denli dikkatle uygulanırdı ki, bazen uzun bir süre geçmesine rağmen öğrenci kendisine yeni bilgiler verilmemesine şaşırır ve “acaba bende iyi gitmeyen bir şeyler mi var” diye düşünmekten kendisini alamazdı. Hatta mürşitlerin kayıtsız davrandıklarını bile zannedebilirdi. Endişelerinin ve sorularının cevabı olarak hep şu cümleyle karşılaşırdı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder