İnsanoğlu ilk çağlardan beri hayvanlarla iletişim içinde olmuş, özellikle heybetinden çekindiği hayvanlara karşı manalar yüklemiştir. Kara hayvanları heybetleri ile özellik kazanırken kanatlı hayvanların daha çok ruhani simgeleme ile mânâlandırıldığı görülmektedir.
Hz. Süleyman’la ilgili anlatılan kıssalarda kuşlar önemli yer tutuyor. Gerek simgesel anlamı gerek kültürel yeri açısından anlatılan şu menkıbe önemlidir.
Hz. Süleyman, bir gün haber saldı:
“Tüm kuşları çağırın huzuruma, bir isteğim var kuşlardan.”
Tüm kuşlar peygamber huzuruna çıktı. Peygamber buyurdu ki:
“Ey kuşlar, Yüce yaratıcıdan emir geldi ki, cennetin güzelliklerini sizlere haber vereceğim ve nimetlerden faydalandıracağım. Bunun için sizlerden biri görevlendirilecek.” Mesafenin uzaklığından bahsettiğinde ise kuşların çoğu gitmek istemediğini o kadar uzak mesafeye uçamayacaklarını söylediler. İçlerinden yalnızca leylek, uzak mesafelere kadar uçabildiğini ve bu görevi kendisinin alabileceğini söyler.
Hz. Süleyman, sonuç olarak leyleğin cennete gitmesine ve oradaki nimetleri haber vermesine izin verir.
Leylek tam uçmaya başlayacakken bir serçe leyleğin üzerine uçar ve leyleğin sırtına konar. Hz. Süleyman sorar:
“Sen küçük bir kuşsun o mesafeye kadar uçamazsın. Nasıl gitmeyi düşünüyorsun?”
Serçe der ki:
“Efendim, ben o yolu uçamam ama küçük bir kuş olduğum için leyleğin sırtında gidebilirim.”
Bunun üzerine Sultan Süleyman küçük serçenin de leylekle beraber cennete gitmesine izin verir.
Uzun mesafeler aşarlar, hayli zaman yol gittiği için leylek oldukça yorulur. Cennetin kapısına çok yaklaşmışken leylek daha fazla dayanamaz ve baygın düşer. Sırtında beraber giden serçe ise açılmakta olan cennetin kapısından içeri hızla girer. Aradan zaman geçer, leylek artık ayılmaya başladığı anda cennet kapısının kapanmakta olduğunu görür. O esnada serçe ona doğru uçmaktadır. Serçe yanına gelir der ki:
“Sen çok yorgun düştün, içeri giremedin ama ben içeri girdim, gördüm her şeyi sana da anlatacağım.” Tekrar geri dönerler ve Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkarlar. Hz. Süleyman buyurur:
“Ne gördün orada anlat bakalım.”
Leylek başlar:
“Tak Tak Tak”
Hz. Süleyman sorar:
“Bu ne demektir?”
Leylek de olayı anlatmaya başlar. Yolda çok yorgun düştüğünü bu seslerin ise sadece duyabildiği cennetin kapısının kapanma sesi olduğunu söyler.
Süleyman, “Eyvah, yolculuk ziyan oldu.” der. Ama serçeye baktıklarında renginin değiştiğini tüylerinin daha bir güzel olduğunu ve parladığını görürler. Döner ve sorarlar serçeye:
“Sen gördün mü peki bir şey?”
Serçe başlar şakımaya, gördüklerini anlatmaya, pınarlardan, nehirlerden, meyvelerinden…. Bakarlar ki serçe Bülbül olmuş…
Bu menkıbeye göre beden belli bir noktaya kadar götürür bizi, lakin asıl menzile yetecek olan ruhtur. Beden, ruhu bir yere kadar taşısa da vakti gelince ruh bedenden ayrılır ve menzile yeter. Ölmeden evvel ölenler ise maneviyatını güçlendirirse bedene ihtiyacı olmadan manevi hediyeleri elde edecektir ve bu güzellikleri gören kimseler bülbül kesilir de hakkın kelamını bülbül gibi şakırlar.
Şamanlarda hayvanlar önemli yer tutar. Kızılderililerde de aynı şekilde totemler ve hayvanlar mana ihtiva eder. Her iki grupta da doğa ile ortak yaşam ön planda olduğundan her kişinin bireysel koruyucu hayvanı vardır. Koruyucu hayvanın hangisi olduğu, doğduğundan itibaren ilk görülen hayvan olarak belirlenmektedir. Kartallar diğer kuşlara göre biraz daha ön planda yer alıyor:
“Şamanizmin kökeniyle ilgili efsanelerde kartal, Tanrıların ulağı olarak kabul edilir. Agapitov ve Changalov’un naklettikleri bir efsaneye göre, kötü ruhlar insanların başına belaları musallat edene kadar, dünyada hastalık ve ölüm yoktur. Bunu gören Tanrılar, insanlara yardım etmesi için kartalı yeryüzüne yollarlar ama insanlar kendilerini korumak için gelen kartalın ne dilini ne de geliş maksadını anlamadılar ve bu nedenle kartal çaresizce gökyüzüne geri döner. Tanrılar, bu sefer kartala yeryüzünde karşılaştığı ilk insanı şamanlık yetenekleriyle donatma vazifesi vererek geri gönderirler. Kartal yeryüzüne tekrar geldiğinde, bir ağacın altında uyuyan bir kadınla karşılaşır. Kadın, eşinden ayrı yaşamaktadır ve kartal bu kadınla ilişkiye girer, kadın hamile kalır. Daha sonra kocasına geri dönen kadın, bir süre sonra bir erkek çocuğu doğurur ve bu çocuk, dünyadaki ilk şaman olur. Aynı efsanenin bir başka anlatım biçimine göre de kartalla karşılaştıktan sonra kadın, ruhları görebilmeye başlar ve ilk şaman olur.” (2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder