13 Mart 2018 Salı

Bedenimiz tapınağımızdır..---1

Sizin bakmaya doyamadığınız güzel bedeninizin tasarımcıları Niburu’nun, geri gelen bu gezegenin tanrılarıdır (Anunnaki). Bu tanrılar bu gezegene dört yüz elli beş bin yıl önce indiler. Bu büyük bir gezegensel çarpışmadan sonra oldu. O uygarlığın liderinin, onun iki oğlunun ve kız kardeşinin öyküsü, Sümer’in, Aden’in ve Mezopotamya’nın yirmi beş bin metninin bir bölümü çeviren seçkin bir bilimci sayesinde, şimdi iyi bilinmektedir. Niburulular, yörüngelerindeki tüm gezegenlere yaptıkları gibi, buraya da bu gezegenin altınını ve diğer kaynaklarını kazıp çıkarmak için geldiler. Bu öyküde bazı dinlerin alıp kendilerine mal ettiği gibi, Hıristiyanların ve İbrahim’in alıp sözlerini ve değerlerini değiştirdiği en önde gelen yaratılış öyküsü yer alır.

Öyle görünüyor ki onlar, Mars’ın ve ayın üstündeki üsleriyle, ileri karakollarıyla ve büyük uzay gemileriyle o gezegeni yerinde tutabiliyor, buraya gelebiliyor ve birkaç bin yılı madenleri kazıp çıkararak geçirebiliyorlardı. Onlar kendi çalışmalarını yaptılar, ama gezegenlerin çarpışması yüzünden her şey yok olduğundan, özgün bir tür yaratmaya da zorlandılar. Çevredeki tek şey Homo erectus’un, yani ayakları üzerinde dikilebilen eski insanın, kıllarla kaplı olan başlangıç enkarnasyonuydu. Onların (sizin gibi) kendini beğenmişlikleri içinde yaptıkları şey, bu havayı soluyabilen bir varlık yaratmaktı. Çünkü bu tanrılar bu atmosferde uzun bir zaman kalamıyorlardı. Onların burada olabilmek için başka bir gaz karışımına ihtiyaçları vardı. Böylece, bir hayvanı değil, bu gezegende bir bedende ilk kez bilinmeyeni bilinir kılmaya başlayan yerli varlıkları alıp onlarla çiftleştiler. Bu, insanların dinazorlardn kaçtıkları bir zamandı.

Bu inanılması çok zor olan bir şey değildir. Çünkü bugün siz bir laboratuarda, bir Petri kutusunda bir bebek yaratabilirsiniz. Onlar her ikisini de yaptılar. Hem Petri kutusu deneyleri, hem de rahim deneyleri yaptılar. Her iki deneyde de dişi çizgi olmalıydı, böylece onların liderinin kız kardeşi, bir laboratuarda Homo erectus ile bir melez elde edilmesi için kendi dna’sını verdi. Eğer ortaya çıkan çocuk bir dişi ise, o liderin oğullarından biri ile melezlenirdi. Onlar en sonunda bu kıllı, hantal görünümlü, çirkin yaratığın kendileri gibi görünmesini sağladılar; sadece ortaya çıkan onlardan daha küçük bir insandı. Onlar en sonunda güzel insanlar oluşturdular. 
Biz görünmez bir Tanrı’yı, küstahça, ‘’biz insanı kendi suretimizde yaratacağız’’ demiş olan tanrılardan ayırt etmeliyiz ve bu çok derin bir gerçektir.

Ve böylece ruhlar bu gezegende geliştirilmiş bedenlere gelmeye başladılar. Onlar robotlar ve makineler yaratacak teknolojiye sahiplerdi. Çoktan onlara sahip olmuşlardı. Onların sahip olmadıkları şey zeka idi. Böylece kendilerinden, kendine bir ruh ve Öz çekecek olan bir beden yarattılar. Böylece bu tanrılar o Özleri yakaladılar. Buna Özlerin hasadı dendi. Birçok çocuk uzun yaşamadı. Onlar çok kıllıydılar, düzgün bir biçimde işlev yapamıyorlardı ve ıskartaya çıkarıldılar, öldüler. Şimdi zihninizi açık tutarak bir şeyi anlayın. Bu (beden), zekayı barındırmak için oluşturulan DNA maddesidir. Bu varlıklar ruhları ve özleri yakalıyorlardı. Böylece bir bedenin ölmesi onlar için bir kayıp değildi, çünkü ruh ve öz gittiği yerden geri dönecekti. Onlar daha iyi bir beden oluşturacaklardı. onlar, sizin gibi, ölen bedenlerin arkasından ağlamazlar; siz açık zihinli olmadığınız için bunu yaparsınız. Onlar yaptıkları şeyin bilimini anlarlar. Onlar, eğer daha iyi bedenler oluştururlarsa, o ruhların ve özlerin geri döneceklerini biliyorlardı ve bunu yaptılar, en sonunda daha iyi bedenler elde ettiler.

Böylece alçakgönüllü, saf, açık zeka gelir ve doğan bu ruhlar ve Özler tanrılara, yani onların bedenlerini yaratmış olanlara hizmet ederler. Çünkü onların burada bulunmalarının tek nedeni, bu tanrılara hizmet etmektir. Böylece biz tarihi olarak başka bir eğilim görürüz: Siz Tanrı’ya hizmet etmelisiniz, yoksa ondan korkmanız gerekecektir. Eğer Tanrı’nın yapmanızı istediği şeyi yapmazsanız, yok edileceksiniz. Bu bir olgudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder