Bir delinin en ayırt edici özelliği olağanüstü farklı ve süslü kıyafetleriydi. Böyle giyinmelerinin sebebi, düşman karşısında olduğundan büyük görünerek insanüstü bir varlıkla karşılaştığı algısı yaratarak düşmanlarını korkutmaktı. Delilerle karşılaşan düşman, karşısındakinin ne olduğunu anlamaya çalıştığı için şaşkınlık içinde kalırdı. Bu vahşi ve alışılmadık görüntü için, Bizanslı tarihçi Chalcondyles'in getirdiği açıklama, bu gerçeği açıkça ortaya koyar: "Bu giyim korkunç görüntülüdür ve özellikle düşmanı ilk görüşte şaşırtmak ve kolayca yenmek için seçilmiştir. Deliler ile karşılaşan düşman, öncelikle neyle karşı karşıya olduğunu, nasıl bir varlıkla savaştığını, karşısındakinin insan mı insan dışı bir varlık mı olduğunu anlamaya çalıştığı için şaşkınlık içinde kalır."
1672'de delilerin sadrazamın alayında geçişlerine bizzat tanıklık etmiş Fransız Galland, bu manzaranın özellikle anlatmaya değecek kadar garip olduğunu, gördüğü şeyin zihninde kan ve katliam hissi uyandırdığını yazmış ve "O derecede cengâverane bir mahiyeti vardı ki, bu manzara karşısında insan ancak muharebe ve savaş teneffüs edebiliyordu. Önlerinde bayraklar gitmekteydi ve bunların renkleri ancak kanlı vuruşmalar ve karşılaşmalar ifade edebilirlerdi" diye eklemişti.
Venedikli Vecellio hazırladığı eserinde delilerle ilgili şu bilgiyi aktarmıştı: "Öylesine hızlı hareket ederlerdi ki, insanları gölgelerinin bile öldürücü olduğuna inandırmışlardı." Yine deliler ile ilgili saçlarını kazıtıp sadece başlarının tepesinde bir tutam saç bırakmalarına değinen Avrupalılar; bu saçı bağlayarak urgan gibi başlarından sarkıtıp kamçı görünümü vermelerinden etkilenmişlerdir.
OSMANLI MİNYATÜRLERİNDE
III. Mehmed'in 54 gün süren sünnet törenini anlatan Surname adlı eserde tüm detayları ile deliler de açıkça görülür. At üzerinde maharetlerini sergileyen deliler, zaman zaman çıplak bedenlerine kesici aletler saplayarak, acıya ne kadar dayanıklı olduklarını gösterirlerdi. Onlar gözü karalığıyla kendilerine Hz.Ömer'i örnek almış, geçit törenlerinde yüksek sesle "Kalpaklarımız Emirü'l-Müminin Hz.Ömer'in çizmesinin koncudur, ocağımız müşarünileyh Efendimize mensuptur." diye haykırmışlardı.
DELİLERİN SİLAHI: OSMANLI TOKADI
Delilerin kendileri kadar tokat meselesi de oldukça meşhurdu. Yakın dövüş sanatında usta olan bu grup, düşmanın içine daldığında tokat atarak onu devirirdi. Elin ve kolun her iki yanı ile gerçekleştirilen bu vuruşta düşman muhakkak önce bir sendeler, bazen atından düşer, bayılır yahut savaşamayacak hale gelirdi. Öyle ki öldürücü bile olabilen bu vuruş, Avrupalıların tarihine "Osmanlı tokadı" olarak geçti.
BARIŞTA VE SEFERDE GÖREVLERİ AYRIYDI
Deliler Rumeli'de kuruldukları zaman genel olarak beylerbeylerinin veya Bosna ve Semendire sancak beylerinin maiyetinde bulunurlardı. Hizmet ettikleri sınır beyinden veya beylerbeyinden aylık alırlardı. Sadrazamın divan alayında deliler özel ve etkileyici kıyafetleriyle en önde gider ve bu düzenle, Topkapı Sarayı'na girerek sadrazama yol açarlardı. Taşradaki delilerin barış zamanı en önemli görevi, emri altında bulundukları vezirin önünde yaya olarak gidip yolları açmak ve olası bir suikasta karşı efendilerini korumaktı. Sefer zamanı da bu muhafızlık görevleri devam ederdi. Ama seferde asıl görevleri çok önemliydi. Deli süvarileri öncü veya artçı birlik görevi görmekteydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder