21 Mayıs 2018 Pazartesi

Çakma mürşitlere ( hacı,hoca,pir,üstad gibi.) dikkat.

Bir Hikaye....


Yaşlı bir Bektâşî, dik bir yokuşu tırmanacak ama hiç mecâli yok...Bakmış yokuşun başında bir türbe var...Hemen türbeye niyâz edip şöyle demiş :

Himmet erenler!...Hâlimi görüyorsun, ihtiyarım, yorgunum, bu yokuşu çıkacak hâlim yok... Bana himmet et de bir binek gönder...

Daha ağzındaki laf bitmeden, "Heeeyyt" diye gür bir ses duyulmuş...Bir de dönmüş bakmış ki, belinde gaddâresi ile korkunç bir sipâhî...Sipâhînin yanında bir tay varmış...Bektâşî ye demiş ki :

"Bu tay yeni doğdu, bu hayvan bu dik yokuşu çıkamaz, sen bu tayı sırtına alıp yukarı çıkaracaksın!..."

Zavallı yaşlı Bektâşî ne desin, ne yapsın?...Korkusundan mecbûren tayı sırtına almış, oflaya-poflaya yokuşu çıkmaya başlamış...Arada arkaya dönüp türbeye doğru şöyle sesleniyormuş :

Evliyâ olmasına evliyâsın ama lafı bilmem nerenden anlıyorsun...Ben bir hayvan istedim binmeğe, sen bana hayvanı yüklettin!...


Birçokları bu hikâyeyi okuyunca,yakışıksız bulanlar olacakdır...Bilinmelidir ki, bu gibi hikâyelerin zâhirinde kalınırsa onlardan istifâde edilemez...Olsa olsa hoşça vakit geçirilir, gülünür, eğlenilir...Hikâyelerdeki remzlere vâkıf olunursa onlardan büyük dersler alınır...Bu hikâye için de aynı hüküm geçerlidir...Peki bu hikâyenin işâret ettiği remzler nelerdir?...

Dik yokuş, Hakk'a giden yola yani seyr-i sülûka remzdir...Yokuşun dikliği, yolun meşakkatli oluşuna işâretdir... 

Türbe, sahte mürşide remzdir...Her ne kadar kılık-kıyâfeti mürşidleri andırsa da bu gibiler mezardaki ölü gibidir...Bunlardan bir fayda gelmez... 

Bektâşî, kendisine mürşid arayan fakat mürşid-i kâmil ile sahte mürşid arasındaki farkları bilmeyen ve görünüşe aldanarak kalbi ölü birisinden seyr-i sülûk için meded uman bilgisiz kimseye işâretdir... 

Sipâhî, böyle bir kimsenin yoluna çıkacak olan ins ü cin şeytanlarına ve nefsin iğvâsına remzdir...

Tay ve onun sebeb olduğu yorgunluk ise mürşidi kâmil olmadığı için ondan hiçbir  bir yardım göremeyen kişinin, nefsânî hastalıklar ve derdler altında ezilmesine ve seyr-i sülûk için çok zahmet çekmesine işâretdir... 

Hikâyeden çıkarılacak hisse şudur ki, mürşid-i hakîkî zannıyla nâkıs kimselerden meded bekleyen kişi, meşakkat ve mihnetlerle dolu olan manevî yolculuğunda kolaylıklar elde edip maksadına hızla ulaşacağını umarken, tam aksi, şeytanın ve nefsinin başına açacağı derdlerle meşakkati ve mihneti kat kat olur ve menzil-i maksûda varamaz...Hakîkî bir mürşide giden kişi, mürşidinin yardımıyla nefsin kötü sıfatlarından kurtulur, ve hafîfleyen bir kimsenin veya vâsıtanın hızla yol alması gibi, süratle seyr-i sülûk eder...Halbuki sahte mürşidlerden meded umanlar, kibir, ucub, hased, gadab gibi kötü sıfatları daha da şiddetlenerek, ağırlıkları kat kat olduğu için seyr-i sülûk edemezler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder