8 Aralık 2017 Cuma

Asalak-2

"Ne demek istiyorsunuz?” 

"Bazen gereğinden fazlasını alırlar ve insan ağır hasta olur ve hatta bundan ölebilir.” 

Duyduklarıma bir türlü inanamıyordum. 

"Canlı birer lokma olduğumuzu mu söylemek istiyorsunuz”

Carlos gülümsedi. 

'“Peki tamam, harfiyen bizi yemiyorlar yaptıkları bir titreşim transferidir. Bilinç enerjidir ve onlar bizimle düzenlenebilirler. Doğaları gereği onlar durmadan açlık çekerler ve buna karşın biz ışık sızdırırız. Bu düzenlenmenin sonucu, bir enerji asalaklığı gibi tanımlanabilir. 

"Ama, bunu niçin yapıyorlar?” 

Çünkü kozmik planda, enerji çok güçlü bir dövizdir, onu her şeyle değiştiririz ve insanlar besin değeri açısından zengin, hayati öneme sahip bir türdür. Yaşayan her şey besinini bir başkasını yiyerek alır ve her zaman en güçlü olan kazanır. Kim demiş ki, insan besin zincirinin tepesindedir diye? Bu görüş tabii ki ancak insanoğlundan gelebilirdi. İnorganik varlıklar için bizler birer avız.” 

Bizden daha bilinçli olsalar bile, asalaklığın böyle bir derecesine ulaşmış antiteleri kabul etmenin, bana akıl almaz geldiğini belirttim. 

"Ama sen bir marul ya da bir biftek yediğinde ne yaptığını zannediyorsun? Hayat yiyorsun! 
Senin duyarlılığın ikiyüzlü. 
Kozmik asalaklar bizden ne daha az zalimdirler ne de daha fazla. 
Daha güçlü bir tür bir başka alt türü tüketirken, enerjisinin dönüşümüne yardım eder. Daha önce sana evrende sadece savaş olduğunu 
söylemiştim. 
İnsanoğulları arasındaki çarpışmalar sadece bunun, dışarıda yaşananın bir yansımasıdır. Bir türün tüketecek bir başka türü araması normaldir. Bir savaşçı bu meseleye gereksiz yere ağlayıp sızlamaz, hayatta kalmaya çabalar.” 

“Peki ama, onlar bizi nasıl tüketiyorlar?” 

“İçsel söyleşimizin hiç durmadan neden olduğu heyecanlarımız sırasında. Onlar sosyal bir ortam düzenlemişlerdir, öyle ki biteviye derhal emilen coşku dalgaları yaymaktayız. Bilhassa ego ataklarını severler; onlar için lezzetli bir lokmadır bunlar. Bu tür heyecanlar, onların bulunduğu ve bu heyecandan hazmetmeyi öğrendikleri evrenin herhangi bir köşesindekilerle benzerdir. 
Bazıları bizi şehvet düşkünlüğümüz, korkumuz ya da öfkemiz ile tüketir; bir başkası daha zarif duyguları tercih eder, aşk ve şefkat gibi. Ama hepsi aynı şeyle ilgilidir. Onların normal saldırı güzergahı enerjimizin en büyük bölümünü sakladığımız yerlerde kafa, kalp ya da karın"

"Bununla beraber varlıkları acı vericidir ve farklı biçimlerde ölçülebilirler. Örneğin, ussallık ya da güvensizlik saldırılarıyla karşılaştığımızda ya da kendi kararlarımızın tecavüzüne tutulduğumuzda. Deliler onları çok kolay biçimde ortaya çıkarabilirler, aslında gereğinden kolay bulurlar, çünkü paranoya yaratan bu varlıkların, kendi omuzlarına nasıl konduklarını fiziksel olarak hissederler. İntihar ‘uçucuların’ damgasıdır, zira onların tini potansiyel katildir.” 

"Bir değiş tokuşun söz konusu olduğunu söylediniz, ama böylesi bir yağmadan biz ne kazanıyoruz ki?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder