Günümüz insanı; hepimizin reddettiği ama bir o kadar da -çoğumuzun- içinde olan rehavet insanı... Garfield'ın sözleri ile ;"İstersem aşık olabilirim ama çok üşeniyorum "....Hayat hareket ettikçe, kabuğuna çekilen, piramitin en altındaki insanın yaşam biçimi... Bizi mahveden Oblomovluk... Toplumun büyük bir bölümünü esir alan 'Oblomovluk Hastalığı' / "Oblomovluk ,bilinçli/ rıza gösterilmiş bir tembellik, seçilmiş bir atalet, aslında bir çok şeyin de farkında olunduğu halde hiç harekete geçmeme , ölüme benzeyen uyuşukluğa gömülme özellikleri ile adını İvan Gonçarov’un Oblomov adlı romanının baş kahramanından almış. Lenin'in "sarsmak, dövmek lazım" dediği Oblomov; tembel, sorgulamak istemeyen, hiçbir şey üretmeyen , "yapacak bir şey yok, düzen böyle" diyerek her şeyi boş veren, hazırcı, ukala, yerinden kıpırdanmaktan bile kaçan, bezgin, halsiz, kötümser karakter... Fiziki tembellik yanında zihinsel tembellikte de ön planda ( Ne kadar da tanıdık...) Sürekli kararlar alıp; kararlarının hiç birini uygulamak için kılını bile kıpırdatmadan yaşama, hayata ve her şeye karşı tam bir aymazlık ve kayıtsızlık, var olana, sürene, devam edene tam bir itaat ve kabullenme iradesizliği ,her şeye karşı tam bir biat, boyun eğiş durumu ama esasen uyuşukluk değil, aksine fazla uyanıklık (!?) insanın sonunu gördüğü yolda ilerlemek istememesinin getirdiği bir tükenmişlik ve -kendini gerçekleştirememe- hali...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder