"Can çekişen bir balık alışılagelmişten daha uzağa ve daha yükseğe sıçrayabilir"diyordu Gabriel Garcia Marquez ' Bir Kayıp Denizci ' de... Marquez haksız mı "İnsanlık, bir bedel ödemeden ilerlemiyor"...
Kitleleri ancak psişik yapısını bilmekle anlayabiliriz , tıpkı bireyin psikolojik yapısı gibi...Yine Kitle psikolojisinin birey psikolojisi ile olan bu korelasyonunu tarihsel anektodlar ve çarpıcı tespitler eşliğinde bizlere sunan Gustave Le Bon gibi , toplumsal krizler ve bunların bireysel insan ruhuyla ilişkisini gözlemleyen Jung da kitleler için söz konusu olan bu duruma bireyler için bakmış ve ""Bir kompleksin gerçekten üstesinden gelinebilmesi, o kompleksin sonuna kadar yaşanmasıyla olur. " demişti...Hülasa "Bu kompleks yaşanacak... "
Fakat sorun şu ki grubun deneyiminin bireyinkinden çok daha düşük bir bilinç düzeyinde gerçekleşmesi söz konusu
Jung da "Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle ve ortak bir ruh halinde birleşmesiyle oluşan ortak ruhun, tek tek bireylerin düzeyinin altında olduğu bir gerçektir. Eğer grup çok büyükse, ortak ruh bir tür hayvan ruhu gibidir.Kalabalık içindeki birey telkine açıklığının kurbanı olur... Simgeciliği aracılığıyla bilinçdışını ifade eden bir merkezle bağlantı yoksa, kitle ruhunun hipnotizma etkisi yapması ve kişileri etki altına alması kaçınılmazdır. Bu nedenle, psişik epidemilerin kuluçka yeri kitlelerdir, bunun klasik örneği Almanya'da yaşanan olaylardır." der.
Örgütsüz ve geleneksiz toplumlarda yaşanan bu durumu
Erich Fromm da -revize edilmiş psikanalizin bakış açısıyla- kitle ile bütünleşen küçük burjuvazinin yaşadığı rahatlamayı da işaret ederek :
“Kendi kişiliğinden vazgeçerek, çevresindeki milyonlarca atoma benzer bir atom haline gelen kişi, artık kendisini yalnız hissetmez ve korku duymaz.
Ancak, ödemek zorunda kaldığı bedel çok ağırdır;
bu bedel de kişiliğini kaybetmektir.”
sözleri ile anlatır.
Yine ;
"Yaşananlara bakınca aslında, deneyimlediğimiz şeyler birer turnusol kâğıdı görevi gördüler.
Toplumun gerçek karakteri, bilinç seviyesi ve genel görünümü kendini açıkça göstermeye devam ediyor.
Gösteri toplumunun bir kısmı sadece izliyor, bir kısmı ise gösterideki şovun sahnesinde rol almanın sırası kendisine geldiğinden sahnede sahtelik kusuyor.
Gerçek değerler kaosta belli olur. Kalıcı olan değerler, zorluk aşamalarında da varlıklarını sürdürürler.
Görünen o ki insanlık adına kalıcı olan hiçbir değerimiz ya yokmuş ya da kalmamış galiba. Bu basiretsiz halimiz sözün hükmünü de bir kenara itti.
Anlatmanın ve konuşmanın da tesiri tükendi. O halde geriye tek bir yol kaldı; kaderin hükmünü beklemek gerek.
Toplumsal görüngüyü tasvir edecek daha net ifadeler kullanmak istiyorum aslında ama bir önemi yok, olan olmuş zaten.
Şu idrak ettiğimiz aşama tamamıyle çok uzun yılların bir sonucu. Her şey ve insanlığın durumu, bu psikoz durumu, bir anda vuku bulmadı tabii ki. Bunların hepsi birer sürecin sonucu.
Ve bizde şu aşamada bu sürecin sonucundaki görünümle karşı karşıyayız artık.
Toplum bilincindeki çöküş, hangi çöküşlere zamanla sebebiyet verecek, bu hükmü kader verecek…
Hipnoz olmayanlar, ve bi şekilde kalbinde insan kalabilenler, sadece hayret etmekle yetiniyorlardır muhtemelen.
Çünkü dünya hali her daim kaostur aslında.
İç içe kaosları hep bağrında taşır.
Kaos ise onların olgun ruhlarının tekâmülü için bir vesiledir, bunu bilirler"
sözleri ile asıl tehlikenin kitle ruhundan geldiğini belirten Jung'a göre
"Yaşanan psikolojik krizler, aile, sosyal yapı, din, kültür gibi değişkenler arketiplerin canlanmasına neden olabilir ve
kişi bireyleşme yolunda hızla ilerleyebilir.
Din/Tanrı ise bu sürecin hem en önemli aracı hem hedefidir"
İnsanı
''toplumu kendi ölçeğinde yansıtan sosyal bir mikrokosmos'' olarak gören bu bilim insanının
tüm bunların aşılmasında sunduğu çözüm de;
“Bireyselliğin ve öz çıkarların bilincine varılması” dır.
"Örgütlü kitleye direnebilmek, ancak ve ancak,
insanın bireyliğini, o örgütün organizasyonu kadar iyi organize etmesi ile mümkündür."
tek başına değişmedikçe, hiç bir şey değişmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder