doğadaki mükemmel işleyiş ve ahengi, doğa yasalarını tanıyan Paracelsus,
‘Doğayı bilen onu sevecektir ve onun güçlerinden yararlanmayı bilecektir’ der.
Doğayı örnek alarak, Galen’in karşıt karşıtı tedavi eder prensibi yerine, benzer benzeri tedavi eder prensibine inanır ve bunu tıbbına uygular.
Bu ünlü tıp prensibi, Homeopati Okulunun kurucusu Hahnemann tarafından 19. yy’da canlandırıldı.
Günümüzde, bu prensipten köken alan homeopati çalışmaları devam etmektedir.
Paracelsus der ki: ’zehir her şeydedir, zehirsiz hiçbir şey yoktur. Dozajı onu bir zehir ya da bir ilaç yapar’.
Onun, benzer benzere görüşü homeopatik olduğu kadar kemoterapötiktir de.
Sanatını uygularken, dozlarını ayarlayarak kimyasal maddeler kullandı.
Arterioskleroz’lu hastalara kışın çiçek açan Hellebore (yılbaşı çiçeği, siyah marulcuk) bitkisini önerdi. Onun dozunu ayarlayarak 50 yaş üstündeki hastalara verdi.
Bu bitki kışın çiçek açarak doğanın yenilenme gücünü göstermektedir.
Aynı zamanda, organ organa ilkesini benimsedi. Bu ineğin organının insana verilmesi şeklinde değil, Makrokozmos (evren) organının, mikrokozmos (insani) organına uygulanmasıdır.
Paracelsus anemiden söz eder; kan hastalığıdır ki, makrokozmostaki kan kırmızı renkli organ Mars’tır. Demir elementinden zengin olması nedeniyle kırmızı görünümdedir ve kana afinitesi (eğilimi, çekimi) vardır. Bu nedenle demir elementi insana verilirse kandaki demir eksikliği giderilecektir. Böylece, hastalara demir bakımından zengin bitki tedavisi uygulanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder