Ruhun, içindeki Tanrı ışığı ve nefesidir. Bilincinden aldığı bilgilerle tekamül eder. Yalnızca doğru bilgiye ihtiyaç duyar ve kendine ne söylersen, tekamülün adına onu yaratır. Şayet kendine değersiz olduğunu, yeterince akıllı olmadığını ve kimsenin seni sevmediğini söylersen, tekamül yolunu o şekilde belirler. Seni geliştiren şey, acı ve rahatsızlık olacaktır. Değersiz olduğunu takdir görmediğini hissederek endişeler içinde evrim geçirirsin. Bu duygular ruhuna hakikati söylemediğin için ortaya çıkar. Seni onlar büyütür ve zor yolu seçmiş olursun. Aklın, karanlık tarafından bulandırılmıştır. Eğer kendini bu durumda hissediyorsan, karanlık bilincinin içinde demektir ve onu dışarı çıkarman gerekir.
Karanlık bilincine girdiğinde korku, suçluluk, utanç, nefret, üzüntü, karışıklık, kopukluk gibi listenin uzayıp gittiği karanlık yollarla düşünmeye başlarsın. Bunun yerine aklımızı ışıkla hizalanmaya hazırlamalıyız. Işıkla hizalanmak, spiritüel sevginin öz enerjisinden hareket etmektir. Böylece ruhumuz doğru bilgiyi alır. Sonrasında varlığımıza, benliğimize ne kadar harika ve güçlü olduğumuzu söyleriz. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz, yaratabiliriz. İnsanların farkına varmadığı başka bir şey, ki bunu zamanla herkes öğrenecek, tüm ruhların birbiriyle bağlantıda olduğudur.
Ruh, bedenin elde ettiği deneyimlere göre,
bireysel çalışır fakat bir başkasının ruhuyla iletişime ihtiyaç duyarsa onunla konuşabilir.
Dolayısıyla ruhuna, “Ben berbat bir insanım” gibi şeyler söylersen, kendiyle bu şekilde konuşanlarla temas edersin. Benzer insanların bir araya gelmesinin sebebi bu. Ya karanlık ya ışık… O yüzden kriminal suçlar için bir araya gelip birbirine bağlananlar var. Öte yandan gezegenin yapısal bütünlüğünü yükseltmek adına bir araya gelip bağ kuran insanlar da var. Hepsi ruha dayalı. Kural basit; kendini yüksek titreşimlerde tutabiliyorsan, bilincin de yüksek titreşimdedir. Titreşimin düşükse ve yüksek titreşimli biriyle bir haftayı beraber geçirirsen; sonunda iki şey olabilir: Birincisi, enerji boyutunda bir metamorfozdan, yani dönüşümden geçersin. “Etkileşim değişimi” de diyoruz buna. Veyahut o insandan uzağa kaçarsın, tıpkı ateşten kaçar gibi.
Bazı insanlar ömürlerini boşa harcıyormuş gibi görünebilir. Gerçekte kişisel tekamüllerine göre yaşıyorlardır. Bazı varlıklar buraya sadece fakirliği deneyimlemek üzere gelir. Bazıları yalnızca bir bebek doğumunu yaşayıp eve, ışığa dönmeyi deneyimlemeye gelir. Bazılarının deneyimlemeye geldikleri şeylerle ilgili “Bir insan niye böyle bir şey istesin ki?” diye düşünebilirsin. Ruhun kendisi her zaman bir şeyleri sevgiye döndürme isteğinin kor enerjisiyle hareket eder. Sevgiden olmayan, karşıt bir enerjiden hareket etsen bile ruhun yine sevgiye dönmek ister. Ancak o karanlık enerjiyi fark etmeni sağlayacak deneyimler yaratır sana. Böylece yaptığın şeye sevgi verip, o enerjiyi sanki eksik kalan bir şeyi yeniden yaratır gibi özüne döndürebilirsin.
Ruhunu Tanrı’nın seninle bağlantıda kalma aracı olarak düşün.
O’nun her zaman orada olduğunu, var olduğunu gösteriyor sana.
Ruh, hiçbir şeyin yoksunluğunu çektiğinden değil, sadece senin benliğin yoluyla büyümek üzere geliyor. Ona “güzelsin, güçlüsün, her şeyi iyileştirebilirsin, her şeyi değiştirebilirsin” gibi sevgi mesajları verdiğimizde ruh güçlenir ve böylece sen de güçlenirsin. Çünkü hayatımızı oluşturan ruhtur. Güzel bir çocuğa güzel şeyler söylemiş olursun ve bir anda bu çocuk güçlü, harika, fırsatlar yaratabilen, yetenekli, derin ve tekamül edebilen bir varlık haline gelir. Bu çocuk her şeyi yapabilir çünkü Tanrı’yla olan bağlantısı itibariyle diğer tüm ruhlarla bağlantıdadır. Sen bilinçsin ve tek bir ruhsun. Ruhun kendi bilinci vardır ama onu sevip sevmeyeceğini görmek üzere bir çocuk gibi seninle oyunlar oynar. En üst potansiyeline ulaştığında da fark edersin ki, ruh ve bilinç birdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder