3- Trident veya trisula (üç dişli asa). Sirius Sistemi’nin üç yıldızdan oluşması nedeniyle kullanılmış bir semboldür. (Okun atılmak üzere yayın gerilmesiyle ortaya çıkan biçimde de bir bakıma, bu sembol oluşmaktadır.) Peru’daki, ünlü Nazca vadisindeki dev çizimlerden biri olan bu sembol eski Yunan tradisyonunda Poseidon’un, Hinduizm’de Shiva’nın (Şiva), Hitit tradisyonunda Teşub’un ve Urartu tradisyonunda Teişeba’nın elinde görülür. (Rus arkeologlar, Ermenistan Cumhuriyeti topraklarında Urartular’ın yalnızca Sirius’ü gözlemlemek üzere kurdukları bir gözlemevini açığa çıkarmışlardır.) Sembol aynı zamanda Proto-Türkler’in tamga yazısında kullanılan bir işaretti. >Üç Uçlu Yaba. Öte yandan Robert Graves’e göre Grek mitolojisindeki üç başlı Hekate’nin köpek başı Sirius’ü temsil etmektedir. Kimi araştırmacılar ise Grek mitolojisindeki köpek Cerberus’u, kimi zaman üç başlı tasvir edildiğine dikkati çekerek, Sirius’le ilişkilendirmektedir. Sembol kimi tradisyonlarda ise, biçimsel olarak değil, sözel olarak, üçlem (trinite) tarzında ifade edilmektedir. >Üç Rakamı
4- Sayısal sembol olarak, Dogonlar, Sirius–B’yi 22 sayısıyla ilişkilendirirler. Kimi araştırmacılar ise Sirius–A’yı 23 sayısıyla ilgili görmektedirler. (Grek alfabesinin yirmiüçüncü harfi olan psi’nin trident biçimli olması ilginç bir raslantıdır. Bir başka açıdan, Sirius Sistemi’ndeki üç yıldızın sayısal sembolizmdeki değerleri 22, 33 ve 44’tür ki, üçünün toplamı 99’u verir. Bu toplama kutsal rakam 1’in eklenmesiyle de 100 sayısı elde edilir.) >Yirmiiki Sayısı, Yirmiüç Sayısı, Elli Sayısı
Sirius’ün biçimsel sembollerinin en fazla kullanıldığı kavim Türkler’dir. (Sembolleri yay olan Selçuklular Üçoklar’dan, Osmanlılar ise Bozoklar’dan gelir. >Oniki Sayısı)
Üstelik bu sembollere en çok, Türkler’in türeyiş destanlarında rastlanır. (Oğuz Kağan Destanı’nda kurt, ok ve üçoklar adıyla üçlem sembolleri vardır; Uygurlar’ın türeyiş destanında kurt babadır, Göktürk efsanelerinde ise anadır.) Kökenlerinin göksel olduğuna inanan (–Oğuz, soyunu gökten bir ışıkla inen kızdan türetir–) ve göğe çok önem veren Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı’nda bir de Demir–Kazık Yıldızı’na değinirler. Kimilerine göre, Sirius’ün şamanist Türkler’deki eski adı Akyıldız değil, Demir-Kazık yıldızı idi. Önceleri Venüs için kullanılan Akyıldız adı sonradan Sirius için, Sirius’ün Demir-Kazık adı ise sonradan Kutup Yıldızı için kullanılmaya başlanmıştır. (Kimilerine göre, bu değişikliğin nedeni dünya ekseninin değişmesidir.) Afrika’da Mali’de yaşayan Dogon kabilesi gibi, eski Türkler’in inanışına göre “göğün direği” Sirius (Demir-Kazık) yıldızı idi. Eski Türk kavimlerine göre, bu yıldız Tanrı’nın ışıklı ülkeleri olan Yüksek Gök ile yeryüzünü birleştiren kutsal bir kapıydı. “Orası, ruhlar âlemi ile ölümlü insanların maddi âlemini, aynı zamanda insan ile Tanrı’yı ayıran bir sınırdı. Orası, aynı zamanda Göğün Kapısı idi; çünkü Tanrı insanlara bu kapıdan şefaat eder, büyük kamlar ve şamanlar da bu delikten Tanrı ile ilgi kurarlardı.” Yakut Türkleri’ne göre, “Tanrı ile ilişki kurabilen kam ve şamanlar bu yıldıza kadar gider, fakat öteye geçemezlerdi. Bu yıldızın kapısına kadar uçup gelen şamanlara Tanrı, ruhlarından birini elçi gönderirdi; bu şekilde konuşulur, ilişki kurulurdu.” Eski Türkler bu yıldızdan, “Göğün Göbeği” olarak da söz ederlerdi. >Demir–Kazık Yıldızı, Uygur Türkleri
Astronomik verilere bakılırsa, gündönümlerinin hareketleri Sirius’ün hareketlerine öyle ilginç bir şekilde denk düşmektedir ki, böylece Sirius, sabit yıldızlar içinde, Güneş’in konumunun aynı yönde ve aynı ölçüde sapmaya uğradığı tek yıldızdır ve bu sayede, Güneş yerine kendisi esas alınsa da 365 günlük yıla (Sirius yılına) dayalı bir takvimin hazırlanmasına olanak sağlamaktadır. Eski Mısırlılar da böyle yapmış, koskoca Güneş bütün görkemiyle dururken, nedense, takvimlerini Dünya’dan Güneş kadar parlak görülmeyen bu yıldızı esas alarak hazırlamışlardır. Sirius’ün Güneş Sistemi karşısındaki bu özel durumundan yola çıkan araştırmacı Schwaller de Lubicz’e göre, Sirius, Güneş Sistemi’nin işleyişi için merkezî bir role sahiptir, özellikle iklim değişikliklerinde ana etken Sirius’tür. (Her ne kadar iklimsel değişimlerin ikincil nedenleri bilinmekteyse de, Dünya’nın uzak geçmişinde meydana gelmiş ani iklim değişikliklerinin ana nedeni, daha doğrusu ilk etkeni henüz açıklığa kavuşmamış veya tartışmalı bir konudur.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder