10 Temmuz 2018 Salı

-------2

Bir olarak ve çokluğun birliği ile birlenmiş olan Bir münezzehtir. Kesretin (çokluğun) da kendisine ait bir birliği vardır. Bu birlik kaçınılmazdır. Çokluk bu birlik ile isimlendirilerek başkalarından ayrışır. Bir’de ve çoklukta birliğin bulunması kaçınılmazdır. Asıl ve fer olarak, yani öz ve ayrıntı olarak yalnızca  Bir vardır. Bu ilahi bilginin özüdür. Vahdet-i vücûd’un temeli bu ilahi bilgidir.

Bütün reel sayılar tam sayıların sonlu veya sonsuz dizilişleriyle elde edilirler. Örneğin 1/2 = 0,5 ;  1/3 =0,333…; 1/4 = 0,25;       π = 3,141592…; e = 4,11325… sayıları tam sayıların sonlu veya sonsuz dizilişlerinden elde edilmektedir. Tam sayılar bir’in çoklukları olduklarından diğer bütün reel sayılar da aslında bir’in birer çokluğu mertebesindedirler.

Her mertebenin sonsuz alt mertebeleri vardır. Bu evrendeki bütün oluşların mertebeleri için geçerlidir. Örneğin iki rasyonel sayı arasında sonsuz rasyonel sayı vardır. İki transandant sayı arasında sonsuz transandant sayı vardır. Bu tespit, evrenin herhangi bir sonlu bölgesinde sonsuz mertebelerin bulunmasını gerektirir. Buna göre atom altı yapılarında da her sonlu bölgede, ne kadar küçük olursa olsun, sonsuz mertebelerin bulunması gerekir. Örneğin bir elektronun yapısında daha derinlere gidildiğinde iç içe sonsuz oluşlar ile karşılaşabilecektir. Bugün için görülmeyenler ölçü teknolojinin yeterli olmamasındandır. İleride daha ileri teknoloji ve ölçme imkanlarıyla ayrıntılar daha belirgin ortaya çıkacaktır. O zaman elektronun içinde de başka mertebeden yapıların olduğu görülecektir. Bununla beraber bu içeri doğru iniş daima alttan sınırlı olacak ve görülemeyen kısımlar kalacaktır. Bu alt sınır hiçbir zaman fiziksel olarak tüketilemeyecektir.  Bu zahiri alemin yapısının, gerçek ve mutlak hakikati ifade edememesinin bir sonucudur.  Ancak batını alemde bugün, bu sonsuz alt mertebelerin varlığı görülmekte ve keşif yoluyla tespit edilmektedir. İşte bu sırlar ilmi ile akıl ilimleri arasındaki farktır.

Tam sayıların sonsuz olduğunu vahiy bilgileriyle de ispat edebiliriz. “Üç kişi yoktur ki, dördüncüsü O olmasın; beş kişi yoktur ki altıncısı O olmasın”, “Bundan daha azı ve daha çoğu O onlarla beraberdir.” (Mücadele, 58/7). Bu ayetlere göre yaratıklar Hakk’a ait bir mertebeyi işgal ettiklerinde, Hakk o mertebeyi takip eden başka bir mertebeye geçer. Yani yaratılmışlar 5 tane ise Hakk 6 ıncıdır. Buna göre yaratıklar Hakk ile aynı mertebede bulunamazlar. Yaratılmış olan her zaman Hakk’a katılmak istese de Hakk’ın o mertebeden ayrılmış olması nedeniyle buna güç yetiremez. Bundan hareketle sayıların sonsuz olduklarına hükmedebiliriz. Çünkü aksi halde, sonlu olsalardı yaratıklar Hakk’a katılmış olurlardı. Bu ise hiçbir zaman mümkün değildir.

Hayal mertebesi ve sayılar

Sayılar hayal ilminin ürünüdürler. Hayal ilmi, kendi başlarına bilfiil var olmayan anlamların bedenlenerek ortaya çıkmasını bilmektir. Allah Teâlâ kavramları insanın hayaline atar ve bu kavramlar orada bedene kavuşarak akıl tarafından algılanabilir hale gelir.

Hayal bütün yaratılmışlar içinde nur ile vasıflanmaya en layıktır. Onun nuru diğer nurlara benzemez. Onun nuru ile Allah Teâlâ’nın tecellileri algılanır. Bu nur, hayal gözünün nurudur, yoksa duyu gözünün nuru değildir. Bu bakımdan hayal kemalin kendisidir. Hayal olmasaydı insan diğer canlılardan üstün olmazdı.

Allah, hayalden daha üstün menzili olan bir şey yaratmamıştır. Yarattıkları arasında hayalden daha genel bir hükme sahip olan bir şey yoktur. Hayalin hükmü her şeye yayılmıştır. Bu her şeyin içinde, var olanlarla birlikte  imkansızlar  da vardır. Hayal vasıtasıyla ilahi kudret ve iktidar ortaya çıkmıştır. Allah onun vasıtasıyla kendi üzerine rahmeti yazmış ve herkese vacip kılmıştır. Hayal, inançlardaki tecellilerin gerçekleştiği yerdir. Bu bakımdan hayal Allah’ın en büyük şiarı ve delilidir.

Hayal bir çeşit rahimdir. Çünkü bu rahimlerde hayali şeyler manevi bir yüklemeyle tasvir edilirler. Allah o rahimlerde manaları dilediği suretlerde inşa eder. Bununla ilgili ayet şudur: ” O sizi rahimlerde dilediği gibi tasvir edendir.” (Ali İmran, 3/6). Kavramlar ve aynı şekilde sayılar da Allah tarafından hayalde şekillendirilir ve bunlar akıl tarafından bu şekliyle algılanır. Bu bakımdan musavvire gücünün hayal gücü üzerinde bir otoritesi vardır. Bu nedenle hayal mertebesini bilmek, peygamberlik makamlarının birincisidir.

Teklik ve çiftlik

Allah tektir ve teki sever. Üç tek sayıların ilkidir ve bu nedenle ilk mertebe 3’e eşittir. İlk olmak ise aynı zamanda teklik demektir. Teklik, iktidar, çiftlik ve tekliğin sahibidir. Eşya ise ancak çift ve tekliği kendinde birleştiren bir teklikle bilfiil var olur. Bu ise birliğin kendisinde gözüktüğü ilk durumdur. Öyleyse ancak 3 vardır ve 3 ayak üzerinde durulabilir.

Bu konuda, İbn Arabİ Hazretlerinin Fütûhat-ı Mekkiyye adlı kitabında açıkladığı ve kendisinin gördüğü bir rüya açıklayıcı olabilir:

“Birisi, “Sayıda çokluğun en azı kaçtır?” diye sorunca ben de “Nahivcilere göre üç, fakihlere göre ikidir” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), “Onlarda yanılmış, ötekilerde” dedi. Ben “Nasıl söylemeliyim?” dedim. Şöyle buyurdu, ” Sayı çift ve tektir. Allah şöyle buyurur: “Çifte ve teke yemin olsun.” (Fecr, 89/3). Hepsi sayı olduğu halde, onları ayırmıştır.” Sonra mübarek eliyle beş dirhem çıkarıp üzerinde oturduğumuz hasırın üzerine attı. İki dirhem ayrı, üç dirhem ayrı düştü. Bana, “Soru sorana hangi sayıyı sorduğunu sormak gerekir: Çift mi, Tek mi?” dedi. Sonra elini ikinin üzerine koyarak, “Bu çift sayılarda çokluğun en azıdır.”. Sonra elini üçün üzerine koyarak  “Bu da tek sayılardaki çokluğun en azıdır” dedi. Sonra şöyle ekledi, “Bu meseleyi sorana böyle cevap vermek gerekir. Gerçek bizce böyledir”.”

Sayıların tek ve çift olarak ayrılmasının hikmeti nedir? Bu konuda tasavvuf literatüründe yeterli açıklamalara rastlamadık. Aynı belirsizlik sayılar teorisinde de vardır. Bugünkü matematik biliminde, sayıların özellikleri tek ve çift ayrımı yapılmadan incelenir. Ancak yukarıda anlatılan rüyada bir gerçek dile getirilmektedir. Dolayısıyla sayılar teorisi ile ilgilenenlerin tam sayıların özelliklerini iki kategoride, yani çift ve tek olarak incelemeleri, tam sayıların yapısında bazı yeni bilgilerin ortaya çıkmasına neden olacağı beklenir. Çünkü bu ayırım ilahi bir hükümdür.

Sayıların özel sırları

1 : Her bir sayı kendi mertebesindeki 1’in tekrarlanmasıyla ortaya çıkar. Dolayısıyla tasavvufta 1’e sayı gözüyle bakılmaz. 1 sayının aynı yani özüdür.  Yukarıda anlatıldığı gibi çift sayılar 2 ile, tek sayılar 3 ile başlarlar. Bütün sayılar 1’in tafsilinden ibarettir. İbn Arabi’ye göre 1, Allah isminin sayı alemindeki mazharıdır. Allah ismi diğer bütün isimleri kendisinde topladığı gibi 1 de bütün sayıları kendisinde toplamıştır.  Bu nedenle sayılar 1’in hükümleridir. Bu bakımdan 1 ilahi vahdetin (birliğin) sembolüdür.

Hakk ile mahlukat arasındaki münasebetin ilahi mertebe bakımından durumu tıpkı  el-Vahid ismi ile sayılar arasındaki münasebet gibidir. El-Vahid ismi 1’e karşı gelir ve bu saymakla ulaşılan bir sayı değildir. Nasıl Hakk Teâlâ, mahlukatın yaratıcısı olduğu gibi, 1 de sayıların menşeidir.  Çünkü her bir sayı kendi mertebesindeki 1 kadar tekrarlanmadıkça ortaya çıkmaz. Örneğin 5 sayısı beş tane 1 ‘in birbiriyle eklenmedikçe ortaya çıkmaz :  1+1+1+1+1 = 5 .

İbn Arabi’ye göre 1 ve sayısal değeri 1 ile gösterilen elif harfi, sayı ve harf değildir. Ancak avamın bundan haberi olmadığı için 1’i sayı, elifi de harf görürler.  1, Allah isminin sayılar alemindeki mazharı olarak görüldüğünden, bu mazhariyet insan türünde insan-ı kâmil’e harfler arasında da elife verilmiştir. Yani Allah isminin insanlar arasında ortaya çıktığı mahal insan-ı kâmil olup, harfler arasında ortaya çıktığı mahal elif harfidir.

1’in makamı cem makamıdır ve 1’in sıfatı Allah isminde olduğu gibi kayyûmiyettir. Kayyûmiyet, kendi zatı ile mevcut olma, varlığında ve varlığının devamında her şey O’na muhtaç olduğu halde kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmama, mahlukatı var kılıp onların varlığını devam ettirme anlamında Allah Teâlâ’nın bir sıfatıdır. 1 de, sayılar arasında kayyûmiyet sıfatı nedeniyle diğer sayıların varlıklarını korumaktadır.

Her bir sayı kendisine delalet eden bir hakikat sayesinde (hakikat-ı vahide)  diğer sayılardan ayrılır. Birlerin toplamı (cem-i ahâd) ismi ise sayıların her biri üzerinde hüküm sahibidir. Her sayı bu kapsamın içindedir. Her sayının mertebesi ve terkibi cem-i ahâd ismi sayesinde olmaktadır.

2 :  Mülk aleminin sayısıdır. Zıtlık ve kutupluluğu simgeler. Bu nedenle 2 sayısı, içinde bulunduğumuz kahır ve mülk alemini gösterir. Alemde her şey zıtlarıyla beraber ortaya çıkar. Bu durum “Biz her şeyi çift yarattık” (Zuhruf, 43/12) mealindeki ayetinin yorumudur. Gerçekten alemde daima 2 lik, yani zıtlıklar mevcuttur. Örneğin nefes alıp verme ikili bir harekettir. Kalbin kanı vücuda pompalaması sıkışma ve boşalma olarak iki hareketten ibarettir. Alemde aynı anda oluş ve bozulma ortaya çıkmaktadır, + ve – elektrik yükleri, sıcaklık ve soğukluk, varlık ve yokluk, erkek ve dişi, doğum ve ölüm bu ikili düzenin birer yansımalarıdır. Bu durum 2 sayısının eşya üzerindeki ilahi bir hükmüdür. İbn Arabi’ye göre evrendeki bu zıtlık Allah Teâlâ’nın isim ve sıfatlarındaki ikili yapıdan kaynaklanmaktadır. Bu da ilk tecelli kabul edilen Rahmaniyet tecellisinin Cemâl – Celâl şeklindeki ikili yapısını göstermektedir.

İbn Arabi Hazretleri, 2 nin ve iki olmanın bu alemdeki zıtlığa işaret ettiğini, 2 sayısına tekabül eden   be  harfinin telaffuzundan çıkarır. Çünkü be harfinin mahreci (ağızdaki çıkış yeri) iki dudaktır. Mahrecindeki bu ikiliğin mecbur oluşu, 2 sayısının alemde ortaya çıkabilmesi için de zıtlığa ve kutupsallığa ihtiyacı olmaktadır.  Çünkü varlık alemindeki her şey ancak zıttı ile fark edilebilmektedir.

İnsanların ben ve sen ayrımı 2 sayısının bir hükmünü gösterir. Bundan kurtulmak için insanın tasavvufi bir eğitimle vahdetin (birliğin) egemen olduğu, dünyanın nefs ve arzularından  kurtulmuş bir halde fena ve beka makamına geçmeleri gerekir. Bu konuda Mevlana Hazretleri şöyle buyurur:  “Ben, sen ayrımında kaldığın sürece bu kapıdan geçemezsin.” (Mesnevi, c.1, 3056-65) Buna göre dünya aleminin ikiliği aşılamadan birlik boyutuna geçmek mümkün değildir. Bu da ancak gerçek bir sufi eğitimi ile mümkündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder