10 Temmuz 2018 Salı

Sayıların yaşamımızdaki etkileri ve tasavvufi bakış açısı..

Sayılar.Her an ve asla aklımızdan çıkmayan bir prensiptir.Çocukken ilk öğrendiğimiz şey sayılardır.Daha sonra ismimizi ve yakın çevremizde olan insanların isimlerini öğreniriz.En eski dönemlerde bile insanlar eşyaları sayma ihtiyacı duymuşlar ve onları birer sayı ile sıfatlandırarak birbirlerinden ayrışmalarını sağlamışlardır. Sayı kavramı insanın hayal gücünden ortaya çıkmış ve akıl ile değerlendirilerek bir sayılar ilmi oluşmuştur. İlk zamanlardaki sayılar bilgisi gelişerek bugünkü sayılar teorisine kadar varmıştır. Bütün matematiksel kavramlar sayı kavramından türetilmiştir. Bütün matematik branşları sayılar teorisinden kaynaklanarak ayrı birer konu haline gelmişlerdir. Bugün hala sayılar bütün bilimsel araştırmaların temelinde yer almaktadır.

İnsanların ilk düşündüğü sayılar pozitif tam sayılardır. Yani  1,2,3,… sayıları ilk hayal ve akıl edilen sayılardır. Daha sonra negatif tam sayılar ve 0 ortaya çıkmıştır. Tam sayılardan kesir sayılarına, daha sonra da irrasyonel sayılara varılmıştır. İrrasyonel sayılar içinde daha da derinleşerek cebirsel ve transandant  sayılar düşünülmüştür. Bütün bunların hepsine reel sayılar denmiştir. Daha sonraları karmaşık sayılar, kuaterniyonlar tanımlanmış ve böylece günümüzde sayılar teorisi güzel ve estetik bir yapıya bürünmüştür. Bunlar için bir sayılar teorisi kitabına bakmalıdır.

Tam sayıların bazı mistik özelliklerini içerdikleri insanlar tarafından asırlarca iddia edilmiştir. Bu fikirlerin kaynağı, Allah tarafından dünyadaki her bölgeye ve kavime gönderilen peygamberlerin insanlara öğrettikleri ilahi sırlardır. Her peygamber kendisine vahiy edilen yaratılış, tabiat ve insanlarla ilgili sırları ümmetine açıklamıştır. Ancak peygamberlerin vefatından sonra insanlar inançlarından sapmış olmasına rağmen, sayılarla ilgili sırlar kendilerine ilginç geldiği için unutmamışlar be bunlar dilden dile kısmen asıllarından saptırılarak aktarılmıştır. Kaderi önceden bilmek amacıyla sayıların sırları insanları çok meşgul etmiştir. Bunlarla ile bilgiler büyü ve sihir için kullanılmıştır. Eski Mısır, Yunan, Hindistan gibi bölgelerde insanlar sayıların sırlarını kendi akıl yöntemleriyle anlamaya çalışmışlar ve bunlarla ilgili bir çok eser bırakmışlardır. Bu eserlerdeki tespitlerin hepsi doğru değildir. Çünkü peygamberlerin öğrettiği sırlar ilminin verilerinin çoğu saptırılmıştır.

Bununla beraber, İslamiyetten  sonra , sırlar ilminin verileri muhafaza edilmiş ve saptırılmasına fırsat verilmeden günümüze kadar gelmiştir.  Sırlar ilminin verileri vahiy ve keşif yoluyla gelen bilgilerdir. Kuran ayetlerinde, hadislerde ve İslam alimlerinin keşif bilgilerindeki sayıların özellikleri günümüze kadar muhafaza edilmiştir. Bu konularda asırlarca eserler ortaya konmuştur. Bununla beraber, bu işten çıkar sağlamak için sahte veriler de ortaya atılmıştır. Bu şekilde sihir, büyü gibi işlerden maddi kazanç elde eden insanların sayısı devamlı artmıştır. Bu bulanıklıktan kurtulmak için biz, bu makalede sayılar ile ilgili bazı vahiy ve keşif sırlarını açıklamak istiyoruz. Bu bilgiler güvenilir kaynaklardan temin edilen keşif bilgileridir. Bu yaptığımız iş, sayıların tasavvuf ile incelenmesidir. Sayılar matematik bilimi ile ancak zahiri yönden incelenebilir. Fakat sayıların batını yönden incelenmesi ancak ve ancak tasavvuf ile mümkündür.

Sayıların Tasavvufi incelenmesi

Kuran-ı Kerim’de pozitif tam sayılar ve kesirli sayılar kullanılmıştır. Bu bakımdan keşif ehli tam sayıların sırlarını incelemiştir. Bu sırların verilerine göre sayılar alemde hüküm sahibidir. Tabiattaki değişmeler ve oluşumlar bazı tam sayıların hükmü altındadır.  Bunların bazıları 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 10, 12  gibi sayılardır. Bunların hükümlerinin ne olduğu aşağıda detaylı olarak anlatılacaktır.

Sayı, varlığı olmayan akıl edilebilir bir şeydir. Bununla beraber hükmü sayılanlarda ortaya çıkar. Sayılanlar ise, var olan şeylerin suretleridir. Sayının hükmü ortaya çıkınca diğer bütün hüküm sahiplerinin hükmü geride kalır. Yani sayının hükmü, bütün diğer hükümleri önceler. Sayı mümkünler hakkında çokluk (kesret) hükmünü vermiştir. Böylece mümkünlerin çokluğu ve istidatlarının farklılığı kendilerinde zuhur edenin birliğine hükmetmiştir. Bu şekilde, mümkünlerin çokluğu sayıyı çoğaltmıştır.

Genel olarak her varlık ya cem, yani birlik, bütünlük makamında veya fark, yani ayrılık, ikilik makamındadır. Bir varlığın bu iki hakikatten soyutlanması mümkün değildir. Ayrıca bir varlıkta bu iki makamın birleştirilmesi de mümkün değildir. Hakk ve insan cem makamındadır. Alem ise ikilik makamındadır ve cem haline gelmesi imkansızdır.

Sayılar belirli mertebelerde el-Vâhid ismi ile ortaya çıkmışlardır. Dolayısıyla bir (vahid) sayısı diğer sayıların oluşmasına neden olmuştur. Bu şekilde vahid genişlemiştir  ve sayıların hükmü sayılan şeylerle ortaya çıkmıştır. Sayıların her birinin bir mertebesi olup, hepsi tek bir hakikatten ortaya çıkmasıyla beraber her bir sayının mertebesi aynı değildir.

Birlik veya ayrıntılı olarak varlıklara bakıldığında, tevhidin onlara eşlik ettiğini ve onlardan asla ayrı kalmadığını görürüz. Bu tıpkı 1 in sayılara eşlik etmesi gibidir. Her tam sayıya bir eşlik eder ve onu belirler. Örneğin 2, bire birin eklenmesi ile ortaya çıkar. Eğer bire bir eklenmeseydi 2 ortaya çıkmazdı. Aynı şekilde 2 ye bir eklenmeseydi 3 ortaya çıkmazdı. Buna göre 3 ün var olması birin eklenmesi sayesinde olmaktadır. Sonsuza varıncaya kadar bu böyledir. Yani tam sayıların ortaya çıkması birin hükmüyle olmaktadır. Binaenaleyh bir sayı değildir, bir, sayının aynı yani özüdür. Çünkü sayılar bir ile ortaya çıkarlar.

Bütün sayılar bir’dir. 1000 den bir çıksa hiç kuşkusuz 1000 nin adı ve hakikati ortadan kalkar ve böylece başka bir hakikat ortaya çıkardı ki, bu hakikatte 999 dur. Aynı şekilde 999 dan bir çıksaydı onun da hakikati kaybolurdu ve yeni bir sayı hakikati ortaya çıkardı ki o da 998 dir.  Bu tespite göre, bir şeyden 1 çıkarsa o şey yok olur,  1 bulunursa var olur. Aynen tevhit gibidir. Bu tespitin hakikati “Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” (Zariyat, 57/4) ayetinde ifade edilmektedir.  Bir sayısının hakikatindeki bu şaşırtıcı güç ne muazzamdır. Sonsuza varıncaya kadar çokluk kendisinde ortaya çıkmış, fakat o isim ve zat olarak tek olmuştur.

Ahadiyet (bir) mutlak anlamda birliği ifade etmekte olup Hakk’ın zatına aittir. 2 ise mertebeye aittir. 2 nin mertebesi uluhiyetin birlenmesidir.  3 ise oluşumun, yani alemin Allah’tan var olmasının mertebesidir.

Sayı bir nicelik olup, sayılar niceliklerin azlık ve çokluğunu bildirirler. Sayı birleşik olmayan yalın bir şey ise, onun bir’den başka bir niceliği yoktur. Buna göre tartılan ve ölçülen şey tek bir cisim iken, kendisini sayılardan biri ile adlandırılması sonucu, yani onun ölçüm değeri ifade edildiğinde, cisim tek bir hüküm kazanır. O da sayının verdiği hükümdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder