BENLİK - BÜTÜNLÜK ilişkisi ; " MANDALA "
Sanskritçe Mandala hem daire, hem merkez demektir. Merkez zihin ve bedenimizdeki görünmeyeni, yani iç gerçekliğimizi, daire ise bizim dışımızdaki görünen dünyayı temsil eder.
Daire mükemmellik, sonsuzluk, birlik ve bütünlük anlatan bir sembolüdür.
Carl Gustav Jung’un kurmuş olduğu analitik psikoloji ekolünde sözünü etmeye değer önemli bir arketip söz konusudur.
Bireyin ömür boyu mücadelesini verdiği bir oluşum, yani BENLİK
İnsanın psişesinde merkezde yer alan ve düzeni sağlayan bir arketip olan Benlik, kişiliğin tümünü, bütünlüğünü simgeler.
Daire, bütünlüğü simgeler. Bir ucu sonsuza, diğeri de bedenimiz ve aklımıza kadar uzanır.
Mandalanın dünyayı sembolize eden bu kozmik deseni bize sonsuzla olan ilişkimizi hatırlatır.
Meditasyon yapan kişiye destek olan Mandala, dünyadaki erkek ve kadının simgesidir.
Hem maddesel hem manevi gerçekleri tanımlayan Mandala, hayatın tüm yönlerinde görülür. Dünya, güneş ve ay dediğimiz gökyüzüne ait dairelerde olduğu kadar arkadaş, aile ve topluluk gibi kavramsal öğelerde de yer alı
Bireyleşme sürecinden geçen insanın iç çatışmalar ve dalgalanmaların ardından, parçalanmadan, bölünmeden yola çıkarak, zıtlıkları adeta bir ierosgamos (kutsal evlilik) ile bir araya getirerek ulaşmayı hedeflediği bir erek noktasıdır bu, sufilerin deyimiyle kâmil-î insan olmaya, tekâmüle giden yoldur bu
Bu tepe noktasına yaşarken ulaşabilen çok az insan vardır (ölülerin kemale ulaşıp ulaşamadıklarını bilemeyiz) belki de şu fani yaşam içerisinde ulaşılması imkânsızdır da ama bunun için verilen çaba bile insanın yaşamını gerçekten anlamı kılmakta ve mücadelesini onurlandırmaktadır.
Benlik, ruhsal bütünlük genelde fantezilerde, rüyalarda, gündüz düşlerinde kendini daire, dörtlülük (dört rakamıyla ilgili şeyler), çocuk ve mandala şeklinde gösterir.
Böylesi durumlarda içsel yaşamın, bilinçdışının kişiye karşı yaptığı bir çağrı söz konusudur.
Daire, dörtgen, mandala sembolleri kuşatıcılıkları ve muhteva ettikleri devridaim dönüşle bu tamamlanmışlığı çok güzel bir şekilde ifade ederler.
Buna ilaveten yeryüzünde görebildiğimiz tüm ibadethanelerin böylesi bir tamamlanmışlığa vurgu yapan mimari yapılarını da göz önünde tutmak anlamlı olacaktır.
------------------------------------------------------------------------------------
Ender Gürol, Jung’un Analitik Psikoloji kitabına yazdığı önsözde şöyle demektedir:
"Mandalalar, bölünmezleşme simgesidir.
Bunlar insanlık tarihinin en eski dinsel simgelerindendir; ta Taş Devrine dek uzanırlar. Hemen hemen her halk topluluğunda, her kültürde karşılaşılır bunlarla.
Daire hareketi, insan yaradılışındaki bütün aydınlık ve karanlık güçleri, dolayısıyla her türden psikolojik karşıtları hareket geçirmesi bakımından manevi bir anlam taşır. Bu, kendi kendini dölleyerek kendini tanımak demektir"
------------------------------------------------------------------------------------
Dücane Cündioğlu 'Daire’ye Dair' adlı kitabında:
“Özümüz bir kere inmiş bulundu bu âleme. Bu nedenle özümüz, geldiği yere dönmeyi özlüyor; kemâline ermeyi istiyor; eksik kaldığı için utanıyor. Dairesini tamamlamak için çırpınıp duruyor. Zira kemâle ermeyi arzuluyor” demektedir.
Yani sanki insanın bu daireyi tamamlaması, insanın kaçamayacağı, sırtını dönemeyeceği alnına yazılmış bir hakikat gibidir.
Kişinin iç dünyası böylelikle çevresinden, ailesinden ona doğru aktarılmış olan ve ayrıca kendilik algıları sonucunda ruhunda yer edinen çoşkusal, zihinsel çatışmalar ve komplekslerden de kurtulur, adeta bir yeniden doğuş gerçekleşir.
Hakikat yolunun yolcusu insan tam anlamıyla kendini bilmeye yöneldiği için artık benliğe ulaşmaya çalışmaya başlamıştır.
------------------------------------------------------------------------------------
Bu noktada mandalaların önemini dile getiren Jung’un Anılarında söylediklerine kulak vermekte fayda var:
"Mandalalar, bana her gün, benliğinin ne durumda olduğunu gösteren şifrelerdi.
Onlarda kendimi, yani tüm benliğinin devinimini görebiliyordum. Başlangıçta onları tam anlayamamama karşın, çok önemli olduklarını bildiğim için, onları çok değerli mücevher gibi sakladım. Odak noktası olduklarını anlayabiliyordum ve zamanla onların sayesinde, benlikle ilgili, durağan olmayan bir göstergeyi izleyebilme şansına sahip oldum.
Benliğin, benim ve benim dünyam gibi bölünmez olduğunu düşündüm.
Mandalalar bu bölünmezliği ve ruhun mikrokozmik doğasını simgeler"
------------------------------------------------------------------------------------
Ünlü Psikanalist C.G.Jung'un " Mandala" kavramı, insanın mükemmelliğiyle alakalıdır.
Bir bütün olan gerçek benlik (mandala), sürekli toplumsal maske (persona) kullanıldığı için artık gizlenmiştir. Keşfedilmesi gerekmektedir.
Her insan kendi "Mandala" sını arayıp bulmalıdır.
Mandalayı farketmek;
İçimize dönebilmemiz için bir yol açmanın yanı sıra hayat amacımızı bile değiştirebilme gizilgücünü bize sunmaktadır.
------------------------------------------------------------------------------------
Resim:
Carl Jung'un ' Castle Mandala 'sı (Kırmızı Kitap'tan)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder