NÖROTRANSMİTERLER NEDİR?
MESAJ İLETEN HABERCİ MOLEKÜLLER
..
Sinirler arasındaki iletişimi sağlayan, sinirlerden gelen uyarıları diğer hücrelerin anlamasını sağlayan nörotransmiterler, nöronlardaki en önemli moleküller arasındadır.
.
Bu mesajcı moleküller, sinir ucuna gelen elektrik uyarısının sonucu olarak salgılanıyor ve hemen diğer sinir, kas ya da benzeri hedef hücrelere yapışarak burada gerekli uyarının oluşmasını sağlıyorlar.
.
Yani, nöronlar dan gelen mesajı diğer hücrelere iletiyorlar.
Yaklaşık 70 yıl önce ilk bulunan haberci molekül “asetilkolin“. Bunun yanı sıra, “katekolamin” (dopamin, noradrenalin) denen bir grup mesajcı molekül de beyin ve inirlerin işlevleri için çok önemli.
.
Katekolaminler kalp hızı, solunum gibi işlevlerin yanısıra çeşitli düşünce ve davranışları da kontrol edebiliyorlar
.
Beyinde bunların dışında, birçok farklı yapıda mesajcı daha var.
.
Bunlar protein ya da bunların en küçük birimi olan aminoasit yapısında. Oldukça fazla sayıdaki hormonlar da beyin işlevlerinde önemli rol alıyorlar. Hem beyin içinde hem de salgı organları üzerinde etkili olan hormonlar, üreme işlevinden duygusal durumlara kadar birçok işlevi kontrol ediyorlar. Beynin mesajcı moleküllerinin anlaşılması, çeşitli hastalıkların tedavisi için de önemli.
..
.
NALTREKSON
Son yıllarda üzerinde çalışılan molekülerden biri, “naltrekson”.
Bu molekül beyindeki endorfin, enkefalin gibi opiat almaçlarını (reseptör) bloke ediyor.
Bu almaçların bloke edilmesiyse iştahı azaltıyor.
Obezitenin tedavisinde kullanılabilecek olan naltrekson, halen deney aşamasında.
Beyinde bulunan diğer bir mesajcı molekül olan “kolesistokinin” in, iştahı keserek kilo kaybına yol açtığı saptanmış.
Beynin birçok hastalığında etkili olduğu düşünülen mesajcı moleküllerin her gün yenileri keşfediliyor.
Bunların yapılarının ve etki mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasıyla birçok hastalığa çözüm bulunabileceği düşünülüyor.
...
.
ASETİLKOLİN
“Asetilkolin”, istemli kasları ve kalp ritmini kontrol eden sinirlerin ucundan salgılanıyor.
Sinirlerdeki elektrik uyarıları sinir ucunun, yani aksonun sonuna geldiğinde burada asetilkolin salgılanarak hücrenin dışına atılıyor. Nöronlardan salgı lanan asetilkolin, kas hücrelerinin yüzeyinde bulunan almaçlara yapışarak kasın kasılmasına yol açıyor.
Bu sayede koşmak, konuşmak, göz açıp kapatmak gibi her türlü istemli hareketi yapabiliyoruz.
Beyindeki asetilkolin hakkındaysa çok az bilgi mevcut.
....
.
ALZHEİMER
Alzheimer hastalığında asetilkolin üreten hücrelerin ölmesi, bu molekülün bellek, dikkat ve öğrenme işlevlerinde önemli bir rolü olduğunu düşündürüyor.
.
Proteinlerin yapıtaşı olan bazı aminoasitler de nöronlar arasında mesajcı moleküller olarak görev yapıyorlar.
.
“Glutamat” ve “aspartat” adlı aminoasitler beyinde uyarıcı olarak görev yapan, yani diğer nöronları tetikleyen moleküller.
Bu moleküllerin öğrenme ve bellekle yakından ilişkili olduğu düşünülüyor.
.
Glisin ve GABA ise beyinde sinir uyarımını baskılayan moleküller. Diazepin grubu sakinleştirici ilaçlar, beyindeki GABA’nın etkisini artırarak işlevlerini yerine getiriyorlar.
.
.
DOPAMİN
Diğer önemli bir mesajcı molekülse “dopamin”.
Dopamin, hormonal sinyallerin ve hareketlerin kontrolünde görev alıyor.
.
Hareket bozukluğuna yol açan Parkinson hastalığında beyinde neredeyse hiç dopamin olmuyor.
.
Bu hastalığın tedavisinde, dışarıdan verilen dopamin kullanılıyor.
Dopamin, beyinden bazı hormonların salgılanması na yol açıp birçok organın işlevinin kontrolünü sağlıyor.
.
Beyinde dopamin düzeyindeki değişiklikler, davranış ve düşünce bozukluklarına da yol açabiliyor.
.
Dopaminin aşırı salgılanması, şizofreni gibi bazı psikiyatrik hastalıklara neden oluyor.
.
Fizofreni hastalığının tedavisinde dopamin almaçlarını bloke eden, yani beyindeki dopaminin etkisini azaltan ilaçlar kullanılıyor.
.
.
SERETONİN
İnsan psikolojisini etkileyen bir diğer molekülse “serotonin”.
Uyku, depresyon ve endişe gibi durumlar bu molekülün düzeyiyle ilişkili. “Serotonin” düzeyini etkileyen “şuoksetin” gibi ilaçlar, depresyon tedavisinde kullanılıyor.
.
Öğrenme ve bellekle ilişkili bir mesajcı molekülse “noradrenalin”.
.
Adrenalin ve noradrenalin aynı zamanda stres molekülleri olarak da biliniyorlar.
.
Aşırı stres, heyecan ve korku durumlarında salgılanan bu moleküller, kalp atışlarımızı ve nefes alışımızı hızlandırıyorlar.
.Beyinde yeni keşfedilen mesajcı moleküller arasında “trofik faktörler” sayılıyor.
.
Bu moleküller, salgılandıktan sonra özel nöron gruplarına giderek bağlanıyor ve bu hücrelerin gelişme ve işlevlerini denetliyorlar.
..
.
TROFİK
Trofik faktörleri kodlayan genlerin bulunması da bilim adamları arasında heyecan yarattı.
.
Bu genleri aktif hale getirerek beynin Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarını tedavi etmek mümkün olabilecek
.
Beyin hücrelerini etkileyerek birçok duygu ve davranışı yönlendiren diğer mesajcılar da “hormonlar”.
..
.
HORMONLAR
Hormonlar sayesinde çeşitli organların çalışması denetleniyor.
Strese karşı verdiğimiz cevap, çeşitli duygular, hatta cinsel davranışlarımız bile mesajcı hormonlara bağlı.
.
Beyinde hipotalamus ya da hipofiz bezinden salgılanan çeşitli hormonlar, vücutta tiroid, yumurtalıklar ve böbreküstü bezleri gibi organlara mesaj iletiyor.
.
Örneğin, beynin alt orta kısmında bulunan hipotalamus’tan salgılanan “gonadotropik” hormon, alt merkezlerdeki hipofiz bezinden “LH” denen başka bir hormonun salgılanmasına yol açıyor.
.
LH, testislere giderek buradan erkeklik hormonu olan “testosteron” salgılanması sağlıyor.
.
Belirli bir miktarda salgılandıktan sonra, “testosteron”, beyne giderek gonadotropik hormon ve LH salgılanmasını durduruyor.
.
Böylece hormon mesajcılar sayesinde vücudun farklı organları arasında çok hassas bir denge oluşuyor.
.
Hormonlar yalnızca belirli salgı bezlerini etkilemekle kalmayıp, insanların duygusal tepkilerini, moralini ve hatta kadın erkek arasındaki farklılıkları bile belirleyen moleküller arasında.
.
Son yıllarda bulunan en şaşırtıcı mesajcı moleküller “gaz”lar.
Bu gazlar bilinen mesajcı moleküllerin özelliklerini taşımıyor.
.
Yani, bunlar sinir uçlarında depolanıp elektrik uyarısı geldiğinde salgılanmıyor.
.
Gerektiğinde belirli enzimler tarafından oluşturulan bu gaz mesajcılar, hücre duvarından difüzyon yoluyla geçerek hedef hücreye ulaşıyor.
.
Gazlar, diğer mesajcılar gibi hedef hücredeki özel almaçlara bağlanmıyorlar.
.
Hedef hücrenin zarından kolaylıkla geçen gaz mesajcılar, hücre içerisindeki hedef moleküllere bağlanıyorlar.
.
Genellikle protein yapısında olan hedefe bağlanan gazlar, bu molekülü aktif hale geçiriyorlar.
.
Gaz mesajcıların başında “nitrik oksit” ve “karbondioksit” gazları geliyor.
.
Nitrik oksit, penisteki nöronlara girerek sertleşmeyi sağlıyor.
.
Sindirim sistemindeyse normal bağırsak hareketlerinden sorumlu.
.
Beyindeki nitrik oksitse “siklik GMP” denen bir molekülü kontrol ederek, nöronlar arası eşgüdümü sağlıyor.
:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder