Bir çok kültürde,ayinlerde öğretilerde ve daime karşımıza çıkmıştır ve çıkmaya devam edecektir.Yaşamımıza çok yönlü katkıları olan ay, çifcilerin ürünlerini bile ne zaman ekilmesini dahi etki ediyor . Ay kültü neredeyse her kadim gelenekte ve eski kültürde yer edinmiştir. Ay Tanrıçası ve onun kızlarıyla oğullarının yöntemini belirler. Güneş ve Ay kültü birbirini tamamlayan iki unsurdur. Gözlemleyin, kendinizi, doğayı ve olayları, bunların arkasındaki gizli döngüyü fark edin. Bunu fark ettiğiniz takdirde, geçmişin, geleceğin ve şimdinin kadim bilgisine vakıf olacaksınız
Karanlık ayda, karanlığın bilgeliği ve zenginliği açığa çıkar, Ayın kadim hanımı eski sırları gece ehline fısıldar. Ve büyürken ay, artar sırlar, yükselişe geçer kadim yolu hatırlayanlar. Dolunay evresinde, yükselir ruhlar, dans ederler ayın altında kadim sırrın sihriyle sarhoş olanlar. Ayın kutsaması insanların üzerine gümüşi damlalarla yağar ve kadim büyü uyanır ruhlarda sessizce yükselirken geceye doğru efsunlu fısıltılar…
Ay, Güneş’in eşi, Dünya’nın kızkardeşi, gecenin, sihrin ve bilgeliğin temsili… Kadim zamanlardan beri, Ay’ın sırrı hep aktarıla gelmiştir ağızdan ağza ve gönülden gönüle. Ay’ın sırrına vakıf olmak, en gizli iç potansiyele kulak vermek demektir, Ay’ı duymak demek geçmişin ve geleceğin döngüsünden çıkıp, gecenin en karanlığında ki bilgelik ışığını taşımak ve hatta bu ışık haline gelmek demektir. Ayla uyumlu olmak, insanın kendi doğasının en gizemli noktalarını açığa çıkarıp, onları tanımak ve bilmek, bunların ötesinde en gizemli sırlarını öğrenmek demektir.
AY DOĞMUYORSA YÜZÜNE GÜNEŞ VURMUYORSA PENCERENE, KABAHATİ; NE GÜNEŞTE NE DE AYDA ARA. GÖZLERİNDEKİ PERDEYİ ARALA. – MEVLANA
İşte bu yüzden Ayın sırrı çok derindir, işte bu yüzden binlerce yıldır kadim gelenekler Ay Anne’nin sırlarını duymayı öğrenmeyi nasihat ederler. Ama her yiğidin harcı değildir gece ehli olmak ve ayın kadim sırrına karışma ve korkmadan karanlığın içine dalmak. Ancak ruhu, daha ötesini merak eden cesur insanlar bu yola girmeye cesaret eder ve bu cesaretin ödülü ise kadim sırları öğrenmektir. Peki siz Mater Luna’nın rehberliğinde kadim karanlığın dehlizlerinde kendinizin en derin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız?
Ay Tanrıçası’nın sırları
“HERKES AY GİBİDİR VE HERKESİN HİÇ KİMSEYE GÖSTERMEDİĞİ BİR KARANLIK TARAFI VARDIR” MARK TWAİN
Tanrıça serilerinde daha önce Ay’a bolca değindik, ayın öneminden ve Yaratıcı’nın yaratımında ki dişil prensip olan Tanrıça’nın zuhur etmiş görüntüsü olduğundan bahsettik. Bu yazıda, Ay’ın sırlarının derinliklerine ineceğiz. Ay, eskilerin tabiri ile “ay anne” veya “ay tanrıçası”, yaydığı sihirli ışığıyla ruhları besler ve kişiye aynalık eder.
Hepimiz yin ve yang enerjileri olduğunu biliriz, yang eril enerjiyi, yin ise dişil enerjiyi temsil eder. Yang yani eril enerji beyazla temsil edilir çünkü beyaz yansıtıcıdır, dışa dönük, yaratan, başlatan enerjidir. Yin ise siyah ile temsil edilir çünkü alıcı, içe dönük, değiştiren ve devam ettiren enerjidir. İşte bu temel yin ve yang enerjiler yani eril ve dişil enerjilerin doğrudan fiziksel tezahürlerini ay ve güneşte görürüz. Yalnız bu enerjilere daha spesifik isimler verilir, Güneş’in yaydığı saf eril enerjiye solar enerji, Ay’ın yaydığı saf dişil enerjiye lunar enerji denir.
Solar enerji yani Güneş’in yaydığı eril enerji, yaşam enerjisidir, şifalandırır, yaşam verir, bilinci güçlendirir, Lunar enerji yani Ayın yaydığı dişil enerji ise oldukça mistiktir, sezgileri arttırır, eskilerin tabiriyle sihirlidir ve büyü enerjisini arttırır (düşüncelerle daha kolay evreni etkileme), bilinçaltını besler veya açığa çıkarır. Solar enerjiyi bilincin üst katmanı dersek, Lunar enerji bilinçaltıyla alakalıdır.
Bu yüzden esasında ayın sırları aynı zamanda bilinçaltımızın sırları demektir. Ay’da bahsettiğimiz karanlık, kötü manasında değil, gizli, keşfedilmeyi bekleyen, bilinmeyen manasındadır ve bilinçaltı tam olarak böyledir. İşte Ay’ın tesirleri aynı zamanda bilinçaltımızda olan yani karanlık tarafımızda ki sırları, hazineleri de keşfetmektir. Unutmayın, hazineler her daim toprağı altında, karanlıkta gizlidirler! Ama bu cesaret ister, çünkü bu aynı zamanda kabul etmek istemediğimiz, geçmişe attığımız kusurlu yanlarımızı da kabul etmek ve keşfetmek demektir. Bu gizemli karanlık yani bilinçaltımızın derinlikleri, bizim gizli hazinelerimizi ve özel yetilerimizi sakladığı gibi, korkunç yaratıklarımızı ve canavarsı yönlerimizi de saklar yani derin acı ve travmalarımızı, derin cinsel dürtülerimizi, fantezi dünyalarımızı, geçmişe ait bastırdığımız hisleri… İşte bu yüzden gece ehli olmak zordur yani karanlığın derinliklerine inmek cesaret ister. Kadim Ay’ın sırrı bize bunu anlatır ama bunu anlatırken Ay Anne bize elinde ki meşaleyle yani ayın ışığıyla, karanlığın ışığıyla yol gösterir.
Bu yüzden karanlık tanrıça olarak resmedilen ve ayla ilişkilendirilen Hecate bir meşale taşır. Ay anne bize, elinde ki ışıkla, kendi karanlığımızın sırlarını keşfederken bize yol gösterir. Nereye gitmemiz gerektiğini, en derin korkularımızın nasıl aslında basit şeyler olduğunu, umursamadığımız olayların bizi ne kadar incittiğini ve gizli benliklerimiz arasında nasıl yetenekler sakladığımızı bize kadim ışığıyla gösterir. Bu ışık bahsettiğimiz gibi karanlığın ışığıdır.
Işık, eskilere göre iki türlüdür aydınlığın ışığı (Tanrısal ışık, güneş) ve karanlığın ışığı (Tanrıçsal ışık, ay), Bu ikisi arasında bir dönüş vardır. Güneş yerini Ay’a, zamanı gelince de Ay yerini Güneş’e bırakır. Aydınlık ve Karanlık yani bu iki derin bilgelik, birbirini tamamlar ve içlerinde birbirlerini taşırlar, Güneş içinde karanlığı, Ay ise aydınlığı, ışığı taşır ama zıtlıktan dolayı bunlar bir araya gelemezler. Güneş indiğinde Ay çıkar ve Ay indiğinde Güneş belirir… Tasavvufta buna kavuşamayan iki sevgili benzetmesi yapılır. Aslında onlar kavuşur, ama gökyüzünde değil, İnsan ruhunun derinliklerinde. Bizler güneşten ve ay anneden aldığımız enerjileri ruhumuzda bütünleyerek, onların bilgeliğini içimizde tamamlarız ve kendi keşfimizi yaparız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder