Ay Anne
İZİN VER DİANA’NIN ORMAN SAKİNLERİ OLALIM, GÖLGENİN BEYLERİ, AY’IN SADIK HİZMETKARLARI OLALIM. SHAKESPEARE
Ay, saf yin enerjisinin yani dişil enerjinin, kaynağı olduğunu söylemiştik gecenin ışığıdır zira karanlıktır, Güneş ise saf yang enerjisinin kaynağıdır yani eril enerjinin kaynağıdır, gündüzün enerji kaynağıdır, aydınlıktır. Bir verici ve yaratıcı enerji olan Güneş, kendi sonsuz enerji kaynağını kendi “yaratır” ve bunu hem Dünya’ya hem Ay’a verir. Pasif dişil enerjinin temsili olan Ay ise bu enerjiyi absorbe eder ve “yansıtır”. İşte Güneş ve Ay’ın genel doğası bize yin ve yang enerjilerinin oldukça fiziksel yansımaları olduğunu gösterir. Eskiler bu bilgelikleri keşfetmişler ve yin enerjisinin bilinci olan Tanrıça’nın benliğinin Ay’ın enerjisinde olduğunu keşfetmişlerdir, bu yüzden Ay’ın doğrudan Tanrıça’nın bir sureti, görüntüsü olduğunu derinden hissetmişlerdir.
TANRIÇA, KENDİNİ AY’IN SURETİNDE GÖSTERİR.
Bu yüzden Ay tanrıçası aynı zamanda öz Tanrıça enerjisini temsil eder. Çünkü tanrıça üç yüzlüdür, bakire, anne ve yaşlı bilge kocakarı. Bunun gibi Ay’da üç yüzlüdür, hilal, dolunay ve karanlık ay. Bu yüzden ayın döngüleri tanrıçanın döngülerini temsil eder. Eskiler Ay ile çalışmanın Tanrıça ile doğrudan iletişim kurmayı sağladığını ve Tanrıça’nın Ay’ın bilincinde ve sırrında saklı olduğunu biliyorlardı. Haliyle Ay, kendi başına bir tanrıça olarak kabul edilir ve bu yüzden Ay anne ya da Ay Tanrıçası olarak adlandırılır.
AY ANNE AYNI ZAMANDA AŞUKTUR. GÜNEŞ İSE MAŞUK…
Güneş ışığını yayar ve Ay anne Güneş’in ışığını alır, Güneş eril prensip olarak yaymakla görevlidir, Ay ise dişil prensip olarak bunu dönüştürmek ve alıp yansıtmakla. Bu yüzden tasavvufi benzetmelerde Güneş maşuk yani aşık olunan, Ay anne ise aşık olandır. Çünkü Ay ışık için Güneş’in peşinde koşar ve onun ışığı olmadan parlayamaz, Ay’ın ölümün derin doğasından yaşamın doğasına geçişini Güneş sağlar. Hatta Mevlana Şems-iTebrizi Güneş’e kendisini ise Ay’a benzetir. O’nu kendisini aydınlatan veya aydınlanmasına vesile olan Güneş (zaten Tebrizi’nin Şems olarak anılması da tesadüf değildir, şems güneş demektir) kendisi ise bu ışığı alan ve gönlünde Allah aşkına dönüştürerek insanlığa yayan, gecenin sert koşullarına merhamet, şefkat ve sevgi ışığını tutan Ay gibidir. Şems, sert, rasyonel ve dikte edici bir yapıya sahipken, Mevlana duygusal ve aşkınlık halinde ki bir yapıya sahiptir. Burada dahi Ay’ın ve Güneş’in bilgeliği mevcuttur. Şems-i Tebrizi’nin, Makalat’ında şöyle geçer; “Bu Mevlana Ay’dır; benim varlığımın güneşine gözler erişemez. Ancak Ay’a erişebilir. Işığının ve aydınlığının son derece parlaklığından dolayı gözler Güneş’e bakamaz. O Ay Güneşe erişemez ama Güneş Ay’a yetişebilir.”
Ay denklikleri
YÜCE ANNENİN KELİMELERİNİ İŞİT, Kİ O, KADİM OLAN AY ANNE ANILIR FARKLI İSİMLERLE; DİANA, LUNA, SELENE, ARTEMİS, İSİS, ASTARTE, MELUSİNE…
Ay’ın enerjisini temsil eden bazı denklikler önem arz eder. Burada bazı temel denklikleri veriyoruz. Burada ki metal, taş, bitki ve semboller Ay’ın enerjisini taşırlar ve Ay’ın sihrini yani enerjisiniz (Lunar enerji) çekmemize, Ay anne ile iletişime geçmemize yardım ederler.
Günü: Pazartesi (Monday; moon-day; ay günü)
Metal: Gümüş , platinyum, itriyum
Bitki: Yasemin, lavanta, sandal, mür, biberiye, pelin otu, su teresi, zambak, gündüz sefası, kedi otu, kedi nanesi, söğüt, okaliptus, kafur, lotus
Taş: Ay taşı, beril, aleksandrit, ayna camı, dağ kristalleri
Karşılıkları: Sezgiler, Mİstizm, Vizyon (durugörü), rüyalar, duygular, hayal ve düşler, kadın, tanrıçalar, doğum, reenkarnasyon, astral seyahat, değişim (transformasyon), sihir, bilinçaltı
Sayıları: 3, 9 (kabalistik karşılığı), 81, 369(Sihirli karesi), 3321 (Her daim 3’ün katları)
Elementi: Su, (bazı kaynaklara göre havada dahildir)
Sembolleri: Gümüş kase, Tavşan (nedenine Tanrıça’nın sembollerinde değinmiştik), kedi (kediler Ay’ın yaratıklarıdır, ayın enerjisiyle doludurlar. Bu yüzden ay ile kediler arasında doğrudan bağlantı vardır), geyik, baykuş
Meleği: Cebrail
Tanrıçaları: Diana (roma), Luna (Roma), Selene (yunan), Artemis (yunan), İsis (mısır), Bastet(mısır), Hecate (Anadolu-yunan), Tivs (etruskan), Enzu (Sin) (etruskan), Varuna (hint), Uma (hint), Danu (irlanda), Cerridwen (kelt) (Binlerce ay tanrıçası vardır, bazıları doğrudan Ay’ın hanımı olarak isimlendirilirken bazıları ay’la ilişkili olarak farklı anılır. Ay Anne veya Ay tanrıçası aslında daha bütüncül olarak ele alınır pagan geleneklerde. Farklı suretlere bölünse de, özü aynıdır bu yüzden genel bir isim kullanılır genelde)
Müzik Aletleri: su sesi çıkaran çalgılar, Ziller, mandolin, kabak çıngarağı, ney, arp, üçgen
Ay kültü
Ay kültü neredeyse her kadim gelenekte ve eski kültürde yer edinmiştir. Ay Tanrıçası ve onun kızlarıyla oğullarının yöntemini belirler. Güneş ve Ay kültü birbirini tamamlayan iki unsurdur. Güneş kültü dışa, Ay kültü içe dönük çalışmalar bütünlüğü taşır. (Eski Mısır’da İsis ve Osiris inisiyasyonu şeklindedir bu süreç) Ay kültünde sezgiler, içgüdüler ve akışkan ritüeller ön plandadır. Teorik bilgiler söz konusu olmakla birlikte, Ay kültünde teorik bilgiden çok sezgisel bilgi ön plana çıkar, ki buna kehanet pratikleri de dahildir. Kehanet pratiği derken sadece gelecek bilgisi olarak anlaşılmamalı, bilinmeyen sırları vizyon, görü ve çeşitli teknikler -tarot, suya bakma vs.- ile öğrenme sanatı olarak farz ediyorum. Kişi iç sesini dinler ve içinden geçeni yapar. Bu yüzden Ay ışığı altında eskiler dans ederdi ve içlerinde ki potansiyeli, bilinçaltlarında ki hazineyi bir trans haliyle dışarı çıkarırlardı.
IŞIĞIMI PARLATTIĞIMDA GECENİN EN KARANLIK SAATİNDE, AÇIN KALBİNİZİ VE BAKIN GÖKTEKİ SURETİME. BEN AYIN HANIMI, UNUTULMUŞ SIRLARI BAHŞEDECEĞİM SİZE- MA
Ay kültünün bulunduğu özel ezoterik oluşumlar ve merkezler olmuştur tarih boyunca. Örneğin İtalya’da Stregheri’lar arasında bir dönem ciddi şekilde yoğunlaşan Diana kültü veya Teselya’da bulunan Ay kültü buna örnektir. Burada onlara uzun uzun değinme olanağımız yok ama Teselya kültürüyle özdeşleşmiş eski bir gelenekten bahsetmemiz önemlidir.
Ayı Aşağı Çekme (Drawing Down The Moon)
TESELYA’NIN BÜYÜLÜ SÖZLERİYLE, YILDIZLARI, AY’I İNDİRMİŞTİ GÖKLERDEN. – IAMBUS
Ayı aşağı çekme ritüeli, Ay kültünün en eski ve en kadim ritüellerinden biridir. Bu ritüel ancak ezoterik inisiyasyonun en üst seviyesine gelmiş (coven sisteminde yüksek rahibe) bir “kadın” tarafından yapılırdı.
Ay kültü bahsettiğim gibi, ezoterik öğretinin iki önemli kolundan biridir. Bir diğeri ise güneş kültüdür. Karma ezoterik geleneklerde güneş ve ay kültü birlikte inisiyasyon sürecine girenlere öğretilirdi. Bunun için önce Ay kültü öğretilir sonra Güneş kültüne geçilirdi. Bazı ezoterik gruplarda ise bayanlara ay kültü, erkeklere güneş kültü odaklı bir ezoterik eğitim verildiğini görüyoruz.
Antik mısır’da ay ve güneş kültü kendini İsis inisiyasyonu ve Osiris inisiyasyonu olarak göstermiştir. Ay kültünde öğrenci içgüdülerine öğrenmeyi, sezgilerini dinlemeyi ve yüksek Aysal sırlar vasıtasıyla bilinçaltının derinliklerine yolculuk etmeyi öğrenirdi. Bu Ay kültünde en üst derece ritüellerden birisi ise Ayı Aşağı Çekme ritüelidir.
Geleneğin kökeni hakkında en detaylı bilgiler, greko-roman geleneklerinden elde edilen, alıntılar ve resimlerde görülmüştür. Bunlardan en bilineni Teselya cadılarıdır. Teselya’da bulunan ve aynı zamanda kahin olan cadıların (aynı zamanda rahibeler), Tanrıça’nın verdiği güçle Ay’ı kontrol edebildiklerine inanılırdı. Hatta bunla ilgili cümleleri ve inançlar bu zamana kadar geldiği gibi seremoniyi canlandıran vazo resimi de mevcuttur;
Çıplak Cadılar, Ayı aşağı çekiyor ve ay bağlama yapıyorlar, burada “Duy Beni, Ay’ın hanımı” deniyor.“EĞER AYA EMİR VERİRSEM, O AŞAĞI GELECEKTİR VE EĞER GÜNDÜZÜ TUTMAK İSTERSEM, GECE BAŞIMIN ÜZERİNDEN GİTMEYECEKTİR; VE YENİDEN, DENİZE AÇILMAK İSTERSEM, GEMİYE İHTİYACIM YOKTUR VE EĞER GÖKYÜZÜ BOYUNCA UÇMAK İSTERSEM, BEN AĞIRLIĞIMDAN ARINIĞIM… ” TESELYA CADILARI.
Bu ritüel uygulandığında yapan cadıların bembeyaz olduğu, toprağın üzerine Ay suyu denen köpüğümsü sıvıların toplandığı (ki bu sonra iksirlerde kullanılırdı), bu ritüel ile gerçekten Ay’ı kontrol edebileceklerine inanılmıştır. Bu ritüel sırasında, inançlara göre teselyalı kadınlar Ayı aşağı çektikleri için ürkütücü bedeller ödemektediler örneğin çocuklarını veya gözlerini kaybetmek gibi.. Hatta Ay tutulmaları da bu ritüele bağlanmıştır.
Elbette bu söylenceler, bu geleneğin ezoterik yönünü bilmeyen ve sadece halk arasında konuşulan bilgilerden, dedikodulardan öte gelmektedir. Ritüelin asıl amacı ise bilindiği üzere Ay’ın enerjisiyle tamamen dolup, Tanrıça’yı bedenen kabul etmektir.
Dolunay zamanı yapılan bu ritüelde, genelde ıssız orman içleri ve araziler tercih edilirdi. Başrahibenin ve rahibelerin çıplak olması, tamamen arınık olmanın, ve kutsal giysi olan bedeni kabul etmenin (aynı zamanda bir bebek gibi kişinin ÖZ’üne dönmesinin) sembolü olarak önem arz ederdi. Bazı geleneklerde başrahibeye hilalden gümüş bir taç takılırdı, bu taç lunar tesirleri çekmesinde önemli bir ritüel aracı olurdu. Başrahibe kılıcını gökyüzüne kaldırır ve ritüele başlardı. Bunun için başrahibe trans haline geçer ve çeşitli dualar, tılsımlar ile Ayın enerjisini vücuduna almaya başlardı. Tamamen Ayın lunar enerjisiyle dolduğunda, diğer grubun üyeleri veya coven rahibelerinin de dualarıyla Tanrıça çağırımı (invokasyonu) yapılır ve başrahibenin bedenine invoke edilirdi. Bu noktada Tanrıça, başrahibenin bedeniyle bütünleşir ve başrahibe vasıtasıyla kişilerle konuşur, onları kutsar, onlara ayın sezgisel enerjisini yüklerdi. Yani Tanrıça, bu kadim ritüel ile, başrahibenin vücudu vasıtasıyla Dünya’ya bedenlenir ve doğrudan temas kurardı, gizli sırlar, formüller verdiği gibi kehanetlerde bulunur ve ayrıca Tanrıça oradakileri kutsardı. Bu yüzden bu ritüel çok gizli ve kutsal bir şekilde icra edilirdi.
Bu yüksek enerji yaratımı sırasında üyeler gerçekten de Ayın aşağı doğru çekilip büyüdüğünü görebilirlerdi çünkü zihin o enerjinin akışını böyle algılayabilirdi, bunun yanı sıra başrahibe kendi görünümünde değil Tanrıça’nın suretinde görülürdü ve bembeyaz bir ten ile etrafına bembeyaz ışık saçardı. Bu yoğun enerji, bazılarında astral seyahat deneyimleri yaşamalarını sağlardı. Elbette bu gelenek her dolunayda yapılmazdı, sadece özel dolunay zamanların da veya dolunay-sabbat (mevsim döngüleri) kesişimlerinde uygulanırdı. Yüksek bir enerjiye kanal olmaktan dolayı baş rahibenin yaşlandıkça ve ritüel yaptıkça gözlerinin zayıfladığı (hatta kör olduğu) doğrudur ama dünyevi gözleri zayıflarken, ruhsal gözü açıldığı için her şeyin, özellikle fiziksel olarak gördüğümüz şeylerin ötesini görmeye başlardı. “Kör kahin” motifi de bunu tanımlar esasında. Fiziksel gözlerin kör olması, ruhsal gözün tamamen açılması demektir ve kişi maddenin ötesini görebilmeye başlar. Burada gerçekten kör olma söz konusu olmasa bile, kör kahin demek fiziksel gözleriyle değil artık gönül gözüyle gördüğü anlamına gelir.
Bu geleneğin benzerini sadece Yunan ve Teselya’da değil Antik Mısır’ın İsis inisiyasyonu seremonilerinde İsis’in yüksek rahibe vasıtasıyla bedenlenmesi ve rahip rahibeleriyle konuşması, bilgi vermesi olarak görüyoruz. Ayrıca Antik Sümer’de ve diğer geleneklerde de bu ritüel büyük sükunetle uygulanırdıAY TAMAMLANDIĞINDADANS EDER AY’IN KIZLARI VE OĞULLARI,
DANS EDERLER BENİ YAD EDEREK HATIRALARINDA
YILDIZ SÜSLÜ GÖKYÜZÜNÜN ALTINDA
GECEYİ DELEN AY’IN IŞIĞINDA.
NEFESİM NEFESLERİ OLUR, RUHUM RUHLARI
UYANIR ESKİ SIRLAR RUHLARINDA,
DÖNÜŞÜR BEDENLERİ MABEDİME
BEDENLERİNE KONUK OLDUĞUMDA… – MA
Bu geleneği farklı bir şekilde devam ettiren, neo pagan gruplar, wiccan ve cadılar vardır. Covenlerda yüksek rahibeler, Ay’ın aşağı indiğini imgeleyip, Ayla bütünleşerek, Tanrıça invokasyonu yapmaktadılar ve imgelemelerle bu ritüeli desteklemektedirler, tabi bu çalışma daha çok ayın lunar enerjisini çekme şeklindedir Tam bir tanrıça birleşimi gerçekleşmemektedir. Bazı wicca geleneklerinde, bu ritüeli başlatan başrahiptir.Başrahip, başrahibenin sağ göğsüne, sol göğsüne ve rahmine birkaç kez dokunarak, rahibe üzerinde ters üçgen çizer. Burada ki ters üçgen su elementinin sembolüdür. Böylece başrahibenin invokasyonuna yardımcı olur. Vücuda ters üçgen, “suyun çağırımı” olarak geçer. Bunun arkasındaki fikir, suyun alıcı ve dişil enerji taşmasıdır, böylece rahibe de Tanrıça’nın enerjisini tutacak bir alıcı, (ve aynı zamanda aracı), onun enerjisiyle dolacak boş bir “kadeh” olmuş olur.
Elbette bazı kadim gelenekleri devam ettiren coven ve cadı grupları hala bu eski gelenekleri devam ettirmekte ve Tanrıça’yı Dünya’ya davet ederek, onun kadim bilgeliğinden faydalanabilmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder