‘’Öyle bir deli ki, Tanrı’nın bütün bilgeliği onun dudaklarından dökülsün ve insanın kibri utansın’’ J.L Borges
İncil’in Yuhanna-8.Bölümünde geçen olayı kısaca özetleyelim. (Aşağıda yazılanlar sadece konunun özetidir; cümlesi cümlesine okumak için İncil-Yuhanna-8Bölüme bakabilirsiniz.)
YASAYA GÖRE TAŞLANARAK ÖLDÜRÜLMESİ GEREKEN KADIN.
İsa Zeytindağına gitmiş, ertesi gün tekrar tapınağa dönmüştür. Halk onun yanına gelmiş ve İsa’nın derslerini dinlemeye başlamıştır. Tam bu sırada Ferisililer diye bilinen bir gurup dini bilgin, bir kadını İsa’nın önüne çıkarmış ve İsa’ya şöyle demişlerdir.
‘’Bu kadın zina ederken yakalandı öğretmen. Yasa’ya göre bu kadın taşlanmalı. Sen ne dersin?’’
İSA’YI SINAMAK İSTEYEN FERİSİLİLER.
Elbette Ferisililer’in amacı İsa’yı sınamaktı. Ferisililer aslında İsa’yı deniyordu. Onlar onun ne cevap vereceğini böylece konulara vakıf olup olmadığını anlamak istiyordu. Onun ağzından çıkacak olanlar, İsa’nın özel ya da sıradan biri olduğunu kendi ağzıyla ortaya koyacaktı ve İsa o sözü söyledi….‘’ ilk taşı aranızda günahsız olan atsın.’’
Bunu söyledikten sonra İsa’nın yanından çıkanlar onu yalnız bıraktılar. Zina suçlamasıyla getirilen kadın orada öylece dururken İsa, bir müddet sonra ona diğerlerinin nerede olduğunu ve onu yargılayıp yargılamadıklarını sordu.
Kadın hiç kimsenin kendisini yargılamadığını söyleyince İsa’da kendisinin de onu yargılamayacağını, serbest olduğunu söyledikten sonra, gitmesini ve artık bundan böyle bir daha günah işlememesini ekledi sözlerine.
İNSAN DENEN VARLIK KORKUTUCU DERECEDE KİBİRLİ.
Şimdi gelelim bu örneği vermemin sebebine. İnsanlar gerçekten de kendi hatalarını görmekten çok başkalarının hatasını ortaya çıkarmak peşinde. Herkes birbirine çamur atmaya bayılıyor ama fark etmiyorlar ki, bu çamurun içinde kendilerini de boğuyorlar.
İnsan denilen varlık çok ama çok kibirli bir varlık. Eline güç geçirdiğinde en mülayim görüneni bile bir canavara dönüşebiliyor. Kur’an’da yazan Alak suresinin bir ayetinde denildiği gibi ‘’Kellâ innel insâne le yatgâ. / İnsan ki ne zaman kendini yeterli zannetti, işte o zaman muhakkak azar.’’(-6.ayet)
Günümüzde artık tavan yapmış bir şey: dış görünüşüne göre insanları yargılamak. Irkına, rengine ve dinine göre yargıda bulunmak zaman zaman hepimizin içine düştüğü bir yanılgı. Aslında yanılgıdan çok kibrin görüşümüzü bulandırması diyebiliriz.
Güç denen kırbacı kim geçirirse eline diğerlerine yaşam hakkı bile tanımak istemiyor, vuruyor da vuruyor. Bunu görmek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Okulunuzda, çalıştığınız iş yerinde ya da müdavimi olduğunuz bir kafe de yahut yaşadığınız mahallede de bunu gözlemleyebilirsiniz.
KORKU EN İLKEL DUYGUSUDUR İNSANIN.
Kimin gücü kime yeterse ezip geçiyor. Şişmansa dalga geç, zayıfsa yine dalga geç. Farklı görünüşlerle alay et. Senin gibi olmayanlara eziyet et. Çünkü insan kendinden farklı olan her şeyden korkar, bu korkuyu ancak ondan farklı olanı yok ederek yener ya da böyle olduğuna inanır. Korku insanların en eski ve ilkel duygusudur.
”SANA YARDIMA GELEN MELEĞİ ELİNİN TERSİYLE, KİBRİNLE İTTİN.”
Dalga geçerek, ya da eziyet ederek bir köşeye fırlattığın kişiye dikkat etseydin belki en büyük derdinin şifasını onda bulacaktın. Kim bilir hikâyelerde geçen, üstü başı kir içinde dilenen adam belki de senin yardımına koşmuş Hızır’dı ya da bir melekti ve sen elinin tersiyle, kibrinle ittin onu.
Ama şunu hatırla insanoğlu. ‘’O ezip geçtiğin, itip kaktığın sırtına basarak gidecek bir gün cennete.’’ demiştir Mevlana.
Ve çok sevdiğim yazar; Jorge Luis Borges, bir hikayesinde şuna benzer bir kelimeyle yerin dibine sokar adeta bir tokat atar insanın kibrine.
‘’Öyle bir deli ki, Tanrı’nın bütün bilgeliği onun dudaklarından dökülsün ve insanın kibri utansın’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder