Julie von Güldenstubbe 1845 yılında, henüz 13 yaşındayken, Litvanyadaki Wolmar yakınlarında Pensionat von Neuwelcke adlı özel bir kız okuluna gönderilir. Öğretmenlerinden biri de Amilie Sagee adında 32 yaşındaki Fransız kadındır. Okul yönetimi kadından oldukça memnun olmasına rağmen yakın zamanda kadın hakkında Doppelganger’ının olduğu ve zaman zaman öğrencilere görünüp kaybolduğu gibi garip söylentiler baş göstermiştir.
Birgün, dersin tam ortasında, Sagee tahtaya birşeyler yazarken kadının eş bedeni hemen yanında beliriverir. Eş, kadının her bir hareketini taklit etmektedir, bir tek elinde tebeşir yoktur. Bu olaya sınıftaki 13 öğrenci şahit olur. Aynı şekilde başka bir olay, bir akşam yemeği sırasında Sagee’nin eş bedeninin hemen arkasında belirerek, kadının yemek yeme mimiklerini taklit etmesiyle meydana gelir. Bir tek elinde çatal bıçak yoktur. Ancak kadının eş bedeni her zaman hareketleri taklit etmemektedir.
Birkaç olayda, Sagee okulun bir bölümünde görüldüğünde aynı zamanda bir başka bölümde de görülmüştür. Bu olaylardan en belirginine 42 öğrenci şahit olmuştur. 1846 yılının bir yaz gününde, başka bir öğretmen tarafından verilen dikiş ve işleme dersinde olan 42 öğrenci, pencereden Sagee’nin bahçede çiçek toplamakta olduğunu görürler. Ders esnasında okul müdürüyle konuşmak için sınıftan çıkan öğretmenin ardından, Sagee’nin eş bedeni bir anda sınıfta, çıkan öğretmenin oturduğu iskemlede beliriverir. Aynı anda bahçede çiçek toplayan Sagee de görülebilmektedir ancak öğrenciler bahçedeki gerçek Sagee’nin tavrının yorgun bir hal aldığını farkederler. İki cesaretli kız sandalyede hareketsiz oturan hayali görüntüye doğru ilerlediklerinde görüntünün çevresinde garip bir hava akımı farkederler. Kızlardan bir, hayali görüntünün içinden geçerek sandalye ile masa arasında dolanır ancak görüntü kıpırtısız orada oturmaktadır. Ardından doppelganger yavaşça solarak gözden kaybolur.
Emilie Sagee hiçbir zaman eş bedenini görmediğini ancak başkaları tarafından görüldüğü söylendiği zamanlarda kendini bütün gücü çekilmiş gibi yorgun hissettiğini söyler. Hatta böyle zamanlarda kadının tüm renginin uçtuğu farkedilmiştir.....
Tasavvuf ve Bilokasyon
Bilokasyon teriminin İslam tasavvufundaki karşılığı, "tayyi mekan'dır. Tayyi Mekan, bir şahsın aynı anda çeşitli yerlerde görünmesi demektir.[10] Istılahi bir anlam olarak, velâyet makamına ulaşmış bir kâmilin, bir anda ve bir zamanda muhtelif yerlerde görünmesine denir. Tasavvuf kaynaklarında bunun çeşitli örneklerini görebilmekteyiz.[11]
Tasavvufta bir şahsın 3 yönü ile tecellisi vardır:
- Bedensel vücud,
- Ruhsal vücud,
- Ruhsal ve bedensel vücuttur.
Ahmet Aslan, "Tevhid Deryasından Damlalar" adlı kitabında tayyi mekandan şu şekilde söz eder:
Ruhsal vucut, kendi varlıklarından geçerek Mutu kable ente mutu sırrına ermiş Hakk’ın varlığı ile varlıklananlardır. Onların vücut ülkesinde padişahları Ruhullah olmuştur. Ruhsal vücuda sahip olanlar mekan ve zaman kavramını yok ederek, rüyalarda tanıdık ya da evliyaların ruhaniyeti ile uzak menzillere gidip ruhenkonuştuğumuz gibi konuşur. Kâbe, Mekkede uzak bir mesafede olduğu halde belki bir saniyede oraya gidip Kâbeyi tavaf ettiğimiz gibi zaman ve mekân mevhumu olmadan istenilen yerde saniyesinde olmak halidir. Çünkü ruhta beden gibi zaman ve mekân diye bir şey yoktur. O serbest olarak istek ve zevkinin ülkesinde tecelli edendir. Bütün veliullahların 33 defa ruhani miraç yapmaları da bu cümledendir. Bu şahıslar ister namaz, ister oruç, ister hac, isterse Zekât ibadetlerini zahir unsuriyetlerinin ibadetleri yanında siret dediğimiz ruhani zevklere de sahiptirler. Zahirde bayramdan bayrama, cumadan cumaya, kutlu gecelerde serbest ruhlar nasıl evlatlarının torunlarının evlerine gelip onların ziyaretlerini yaparak durumlarını görürler, memnun ya da mahzun olarak ayrılır giderler denilmektedir. Aynen onun gibi daimi serbest ruhlar istediği yerde istediği anda bulunan bir haldedir. Hasan Fehminin "Bu kafesten uçarım, hiç beni gören olmaz." sözleriyle, bir kişinin ruhen bu ten kafesinden ayrıldığı halde vücut burada görülür, fakat ruhen başka yerlerde olduğu anlaşılmış olur....
Tayyi mekân’a örnek olarak olarak başta Peygamber efendimizin mirac mucizesini söyleyebiliriz. Mirac olayını okuyup düşündüğümüzde bunun bir tayyi mekân olduğunu anlayabiliyoruz. Hz. Mevlânâ’nın aynı gün hem Konya’da hem de hac da görülmesi, tayyi mekân olayının yaşandığına birer örnektirler.[11]
Osmanlı Padişâhı Yıldırım Beyazıt, yaptırdığı Ulu Câmi’nin açılış hutbesini Emir Sultan’dan ricâ edince, Emir Sultan’ın “Burada bir kutup var. O varken açılış hutbesi ona yakışır” diyerek varlığını deşifre ettiği "Somuncu Baba" ortaya çıkıyor, Ulu Câmi’nin açılış hutbesini okuyor ve Fâtiha Sûresi’nin yedi ayrı tefsirini yapıyor. O ana kadar sâdece, “Mü’minler! Somunlar!” diyerek halka ekmek satan Somuncu Baba’nın yeni yüzünü gören halk coşuyor. Kapı çıkışında sıraya girerek elini öpüyorlar. Ne var ki, o gün Ulu Câmi’nin dört kapısının her birinden çıkan ve elini öpen insanlar, ‘Somuncu Baba bizim kapıdaydı’ demezler mi? Kaynaklar, Somuncu Baba’nın tayyi mekân sâyesinde aynı anda 4 kapının her birinde bulunduğundan bahsederler.....
Bilim ve Bilokasyon
Kuşkucular, bilokasyonun kanıtlarının söylentilerden ve ikinci ya da üçüncü elden aktarımlardan ibaret olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu da onlar için yeni bir "sözde bilim" örneğinden başka bir şey olmadığı anlamına geliyor. Ayrıca tanıklıkları bildirmek yerine bu deneyimi yaşayanların psikolojik durumlarını incelemenin çok daha doğru olduğunu belirtiyorlar. Bununla birlikte yakınlarda gerçekleştirilen bilimsel bir çalışma, "ikinci" ya da "doppelgänger" olayının ilginç nörolojik yapısını ortaya çıkarmış oldu.
Eylül 2006’da Natura dergisi, İsviçre’nin Cenevre Üniversitesi Hastanesi’nden olan Dr. Shahar Arzy ve meslektaşlarının bir makalesini yayınladı. Ekip, insanın yalnızken sanki yanıbaşında biri duruyormuş gibi hissetmesine bir açıklama öneriyordu. Bilim insanları, deneylerini 22 yaşında, psikiyatrik sorunları bulunmayan, ancak epilepsiye karşı tedavi uygulanmak üzere beyin ölçümleri yapılan bir kadın üzerinde yaptılar.
Arzy ve arkadaşları, kadının beyninin belli bir noktasını elektriksel olarak uyardıklarında hastanın kendi duruş pozisyonunu ve hareketlerini yankı gibi tekrarlayan hayali bir kişiliğin ya da "gölge'nin varlığından söz ettiğini fark ettiler.
Doktorların bu durumdan çıkardıkları sonuç, beynin sol yarımküresindeki bir düzensizliğin "bizi izleyen bir ikizimiz varmış gibi" sarsıcı bir duyguya yol açtığı yönünde oldu.
Buna karşılık beyin tarafından yaratılan görüntü teorisinin açıklayamadığı bilokasyon olayları da mevcuttur. Örneğinin aynı bilokasyonun birden çok insan tarafından görüldüğü durumlar. Her ne olursa olsun Dr. Arzy’nin araştırması ile en azından belli türdeki bilokasyon olayları ile ilgili aktarımların beynin sol yarımküresindeki temporo-pariyetal kavşlak noktasından kaynakları kanıtlanmış durumdadır.[13]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder