26 Temmuz 2018 Perşembe

Akıcı zeka..

Zekanı kullandığın sürece ayakta kalırsın.Bu zeka iyi yönde kullanılırsa işe yarar..Fluid intelligence (Akıcı Zeka), yeni bilginin, gecmiste ogrendigimiz bilgilerin ve hayat gorusunun disina cikarak, farkli bir acidan degerlendirmeye alinabilme yetenegidir. Baska bir deyisle, yeniliklere acik olma yetenegidir.

Tabiki yenilik ya da yeni bilgi dediginiz zaman bu, goreceli bir kavram haline geliyor. Her yeni bilgiye acik olmak demek, o bilgiyi kayitsiz sartsiz kabul etmek anlamina gelmez. Zaten hemen hemen tum yazilarimda, kendimi dahil, herseyi sorgulamanizi israrla rica ediyorum. Fakat sorgulama surecinde, bilgi sizin gecmis inanc paternlerinize uymuyor ya da mevcut hayat gorusunuzu desteklemiyor diye hemen silip atmayin. Karsilasilan bilgiyi, yine o bilgiyi veren kaynagin bakis acisindan anlamaya calisin. “Acaba farkli bir acidan bu bilgi gecerli olabilir mi” sorusunu olabildigince objektif bir sekilde degerlendirin. Kaybedecek hic bir seyiniz yok burada. Arti, beyin jimnastigi yapmis  olursunuz.

Bir bilgiyi analiz etme yetenegi sonradan ogrenilebilir, gelistirilebilir bir yetenek. Bunun icin, kisinin kendisi ile ic calisma yapmaya hazir olmasi ve dolayisiyla bir takim zorluklari onceden goze almasi gerekir. Cunku, kisinin kendisi ile yuzlesmesi, yapabilecegi en zorlu ve akabinde en faydali sureclerin en onemlisidir, bu gibi tum diger onemli gelisim sureclerine ön kosuldur. Ezoterik öğretilerde bu surece buyuk onem verilir. Ic calisma konusuna, mevcut konunun dagilmamasi adina girmek istemiyorum fakat baska bir yazimda ele almayi planliyorum.

Zaman zaman arkadaslarim bana, insanlara kendilerini anlatamadiklari, bir turlu karsi tarafin anlamak istemedigi ya da yeni bilgiye karsi muthis bir savunma ile karsilastiklari ile ilgili dert yanarlar. Belki sizin de basiniza geliyordur. Belki bir arkadasiniz ile konusmanizda ya da ailenizden biri ile farkli bicimlerde deneyimlemissinizdir.

Bilginin ne kadar saglikli ya da sagliksiz oldugundan bagimsiz olarak, karsi tarafin, her durumda yeni bilgiye kapali olmasinin nelerden kaynaklandigina hep beraber bir bakalim.

  • Psikolojik acidan, yeni bilginin hazmedilmesi kolay degildir. Cogu durumda, birey yeni bilgiyi kabul edip, eski hayatini ayni sekilde yasamaya devam edemez. Beyin, yeni bilgi ile karsilasinca, o bilginin yerine gelecegi eski bilgiyi silmesi gerekir ve gecmis yillardan beri uzerine bir cok sey ekledigi o eski bilgiyi silince, uzerine ekledigi bilgiler de dolayisiyla gidecektir ya da tekrar programlanacaktir. Beyin, bu durumda yeni bilgiyi reddeder cunku bu durum, beyin icin ciddi bir efor anlamina gelir ve bu zorlugun ustesinden gelmek icin en kolay yol, yeni bilgiyi reddetmektir!
  • Ego. Yeni bilgi ile karsilasan kisinin egosundan dolayi, sizin bilginiz silinir atilir cunku, O’nun degerleri sizin degerlerinizin ustundedir. Bu bilgileri, O’nun bunca yillik surec icerisinde farketmemis olmasi ve sizin O’na bunlari soylemeniz, O’nun egosunun size karsi savunmaya gecmesine sebep olur ve yas farkindan ve statu farkindan bagimsiz kacinilmaz sonuc tezahur eder.
  • Bir cok durumda, kisi, icinde bulundugu hizli yasantiyi yasama konusunda o kadar rahattir ki, bu durumu degistirme konusunda caba harcamayi tercih etmeyecektir ve dis dunyada ne olup bittigi ile de pek fazla ilgilenmek istemeyecektir. Bu grup, genelde kendi dunyevi zevklerine gereginden fazla odaklananlardan olusur.
  • Cogu insan, yeni bilgiyi almaya hazir degildir. Arastirma konusunda tembeldirler ve mevcut duzene o kadar umutsuzca baglanmislardir ki eski bilgiyi korumak icin sizinle kavga etmeye bile hazirdirlar.
  • Sisteme inanirlar, kendileri icin en dogrusu oldugunu dusunurler. Cogunlugun kabul ettigi degerleri otomatikman kabul etmek daha kolaylarina gelir. Mevcut duzene o kadar cok guveniyorlardir ki, kendi gercekliklerinin dinamosu olmustur. Televizyonsuz yapamazlar.

Iste bu sebeplerden dolayi, bilgi her zaman birey tarafindan talep edilmeli, baskasi tarafindan direk verilmemeli. Kisi kendini egitime actigi zaman zaten ego duvarlari otomatikman duser ve yeni bilgiyi degerlendirmeye daha acik hale gelir.

Her seyin otesinde, “dogru”nun ne kadar goreceli bir kavram oldugunu herkes bir yerden duymustur. Zamana ve kulture gore degisir. Savasta insan oldurmek dogru olabilirken, barista yanlistir. Bu ornek, dogrunun degiskenligine ornek oldugu kadar insanoglunun mevcut sığlıgına da guzel bir referanstir.

Bazen, televizyonda gorunce belgesel izler gibi tartisma programlarini izliyorum. Insanlarin kendi dogrularini ne kadar siddetle, hararetle karsi tarafa kabul ettirmeye calistiklarini, iclerinden fiskiran ofke, nefret, kin ile zaman zaman kendi kontrollerini kaybettiklerine sahit oluyorum. Peki ayni insani, tartistigi karsi taraftaki insanin icinde buyutsek bebeklikten itibaren, onlarin kulturel sartlarinda yetisse, yine ayni sekilde mi dusunur? Aslinda bu da biraz tartismali bir kavram ama detaya girmeden, cok buyuk olasilikla ayni dusunmezdi. Teyid: Baba hangi takimi tutuyorsa, cocuk da o takimi tutar (istisnalar kaideyi bozmaz). Kulturel birikim, soy agaci yolu ile gecer. Ya da, Slovak bir ailenin cocugunun konustugu ilk dil japonca olmaz, gibi.

Demek ki, farkli ailelerde buyumus olsaydik, su anki hayat gorusumuz oldukca farkli olabilirdi. Ve, o hayat gorusu de, su an bize cok ters gelse de, bizim icin en dogru gorus olurdu. Bu sekilde, “dogru” kavraminin ne kadar goreceli oldugunu daha net gorebiliriz. Peki, bu bilgi isiginda, insanlarin kendi dogrularini baska insanlara kabul ettirmeye calismalari ne derece mantikli oluyor? Ailemize, arkadaslarimiza, sirf onlara duygusal olarak bagliyiz diye, kendi dogrularimizi onlarin bilgilerinin uzerine oturtmaya calismak ve bunda basarisiz olunca da ortaya cikan drama, bize birsey anlatmiyor mu?

Kisiler, karsilarindaki kisilerin farkli yasam tecrubeleri neticesinde farkli dogrularinin olabilecegini kabul edebildigi ve onlara saygi gosterebildigi noktada, akici zekaya daha yatkin hale gelirler. Bu saygiyi gostermenin kolay oldugunu savunmuyorum fakat bunu gosterebilmenin, kisinin olgunluk seviyesi ile paralel oldugunu dusunuyorum.

Herkesin farkli bir realiteye ve bu dogrultuda farkli dogrulara sahip oldugunu dusunebiliriz. Bazen karsilastigimiz karizmatik, dinamik ve iyi iletisim gucune sahip bireylerin, etraflarindakileri kendi bildikleri dogrular dogrultusunda etkilemekte cok zorlanmadiklarini goruruz. Bu durum, onlarin her zaman “gercekligi” dogru ifade ettikleri anlamina gelmez.

Bunun tersinde, utangac ya da icine kapanik bir birey de, en az yukari ornekteki karizmatik birey kadar dogru bilgiye sahip olabilir fakat, karakterinden dolayi bunu dis dunya ile paylasamayabilir (ya da paylasma ihtiyaci hissetmeyebilir).

Bu noktada, herkesi tatmin edecek dogruyu ya da yanlisi bulmak zor olacaktir. Bir bilginin ya da bir hareketin dogrulugunun analizini yaparken simdi verecegim yaklasimin, kisiyi aradigi cevaba goturmekte diger yaklasimlara gore daha saglikli sonuc verecegini dusunuyorum.

Yapilan hareketin kokeninde yatan niyete ve duyguya bakin. “Sevgi” duygusunun en saf haline yaklastikca, alacaginiz cevap da o derece pozitif tarafa kayacaktir. Burada, “en saf sevgi” olgusu ile, sahiplenmek, kiskanmak ve sadece kendimize saklamak gibi duygularin ayrimini da yapabiliyor olmak lazim. Bunlara paralel olarak, karsi tarafin gelisimini de goz onunde bulundurmak faydali olacaktir. Koza icerisinde donusum geciren tirtila yapilan yardim ve sonucu ile ilgili hikayeyi animsatmak isterim. Kozadan kolay ciksin diye yapilan yardim dolayisiyla, kanatlarinda yeterince kan sirkulasyanu yapamayan kelebek ucamaz  ve olur. Kissadan hisse, kisinin kendi gelisim surecine gelecek dis yardimin derecesi dikkatli ayarlanmali.

Kisi, bu tip degerlerin farkina vardikca, akici zekaya, yenliklere ve pozitif degisime acmis olur kendini. Bize en yakin insanlar olsunlar ya da olmasinlar, degismek istemeyen yakinlarimizi da olduklari gibi kabul etmek, denklemin zor oldugu kadar onemli bir surecidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder