Bunun gibi başka bir dini bilokasyon olayı da 21 Eylül 1774’te ayini yönettikten sonra transa giren St. Alphonse Maria de Liguori ile yaşanmış. Söylenenlere bakılırsa bir gün ve bir gece sonra kendisine geldiğinde, en az dört gün uzaklıkta, ölüm döşeğinde yatmakta olan Papa 14. Clemens’i ziyaret ettiğini bildirmiş....
Daha sonraları Papa’nın sabah yedide öldüğü öğrenilmiş. Alphonse’nin de transtan çıkması tam o saate denk düşüyormuş. Kendisini birçok kez aynı anda iki ayrı yerde gördüklerini söyleyen güvenilir tanıklar varmış.
Pedre Pio’nun hayatı hakkında yazılmış raporlarda, hatta Katolik Kilisesi’nin sansürcüsü tarafından verilmiş "Nihil Obstat" (karşı çıkılacak bir şey yok) iznini taşıyanlarda bile Padre’nin iki farklı yerde birden görüldüğü inanılmaz bilokasyon öyküleri yer alıyor. Örneğin İkinci Dünya Savaşı sırasında Kuzey Afrika’daki askerler tarafından görüldüğünde, aslında bir manastırdaki yatalaklara hizmet etmeye devam ediyormuş.
İki yerde birden olma öyküleri, sadece katolik azizleriyle sınırlı değildir. Alman vizyoneri ve Faust’un yazarı Johann Wolfgang con Goethe, hem kendi "doppelgänger'ini hem de bir arkadaşınınkini görme fırsarına sahip olmuştur. Yağmurlu bir yaz akşamı, bir dostuyla Weimar’da birden durmuş ve sadece kendisinin görebildiği birisiyle konuşmaya vaşlamış. Olayın tanığının şaşkınlığı, Goethe’nin görünmez muhatabına "Frederich" diye hitap edip bir de ona kendisinin rondöşambırı, terlikleri ve gece takkesiyle sokakta ne işi olduğunu işitince iyice artmış. Goethe, kendisine zuhur eden görüntünün arkadaşının ölümüne işaret etmesinden korkarak aceleyle eve döndüğünde onu bir koltukta oturur halde bulmuş. Frederich, geldiğinde iliklerine kadar olduğunu ve ısınmak için üstünü değiştirdiğini söylemiş. Sonra da koltukta uyuyakalmış. Rüyasında Goethe’yi aramak için dışarı çıkmış ve o da kendisine yolda karşılaştığı hayalete söyledikleri sözcükleri söylemiş....
Ünlüler arasında da bu seyrek fenomeni tecrübe edenler oldukça çoktur. Guy de Maupassant, ünlü Fransız roman ve hikaye yazarı. Yazar yaşamının sonlarına doğru kendi eş bedeni tarafından rahatsız edildiğini iddia etmiştir. Bu olaylardan birinde doppelganger yazarın bulunduğu odaya girerek tam karşısına oturmuş ve yazarın aynı anda yazdıklarını dikte etmiştir. Yazar bu tecrübesini "Lui" adlı kısa hikayesinde yazmıştır.
John Donne, 16 yüzyıl İngiliz şairi olan Donne Paris’e yaptığı bir gezi sırasında, kucağında bebek taşıyan karısının doppelgangerını görür. Donne’nin karısı o tarihte hamiledir ve bu görünme kötü bir olayın habercisidir. Eş bedenin göründüğü aynı zamanda karısı doğum yapmış, çocuk ölü doğmuştur.
Percy Bysshe Shelly, İngiliz dilinin en büyük şarirlerinden biri olan Shelly İtalya’dayken kendi eş bedenini görür. Hayali görüntü sessizce Akdenizi işaret etmektedir. Aradan uzun zaman geçmeden, 1822 yılında, 30 yaşına basmadan az evvel Shelly Akdenizde meydana gelen bir deniz kazasında boğularak ölür.
I. Kraliçe Elizabeth kendi yatağına uzanmış eş bedenini gördüğünde şok geçirir. Olayın adından kısa bir zaman sonra da ölür....
Galler ülkesi folklorunda "doppelgänger'e "Iledrith" yani "yanılsama" denir. Kendisiyle konuşmak istenildiğinde "Iledrith" hiçbir zaman yanıt vermez ve ortadan kaybolur. Eskiden bu tür bir görüntünün ortaya çıkmasının Galler folklorunda da ölüm alameti olduğu düşünülürmüş. Ama aşağıdaki örneğin de gösterdiği gibi ille de böyle olacak diye bir şey yokmuş.
Galler ülkesinin merkezindeki küçük bir kasaba olan Talgarh’ta geçen öykü, Marie Travelyan’ın Gal folkloru üzerine 1909’da yayınlanan kitabından alınma...
Adamın biri, bana birgün karısının peşi sıra tepelerin üstünde iki kilometreden fazla seğirttiğini anlatmıştı. Nefesi kesilince durup soluğu düzelene kadar dinlenmek zorunda kalmış. Ama bu arada karısı da gözden kaybolmuş. Herhalde bu bir oyun olsa gerek diye düşünmüş. Eve döndüğünde onu pencerenin yanında oturmuş sakin sakin yün örerken bulmuş. Adam, kadına "Sen nasıl döndün?" diye sormuş.
— Ne dönmesi? Ben hiçbir yere gitmedim ki!
— Hadi ordan Gwen! Kiraz ağacının arkasından bana el ederken sonra da yol boyunca hep öyle fettan bir hal vardı ki üstünde! Ardından koşmaya başladım. İki kilometre boyunca yetişmeye çalıştım. Ama sonunda artık pes ettim. Durup soluklanmam gerekti.
— Sen mutlaka bana benzeyen bir lledrithin peşinden gitmiş olmalısın. Çünkü çaydan sonra samanlığa gittiğinden beri ben hiç dışarı çıkmadım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder