Bilinçaltı, bizim normal bilincimiz ile düşündüğümüz yöntemden daha gelişmiş bir şekilde, sınırsız eylem planı üretir. İleri düşünce tekniği ile sınırsız seçeneklere ulaşmak için, içinde bulunmuş olduğumuz durumu ve olayların gelişim sürecini fark etmemiz gerekiyor. Kendi bakış açımızı, olayların gelişimine göre ayarlamamız ve plan yapmamız gerekiyor. Kendimize güvenebilmek için, tecrübelerimizi doğru bir yöntem ile geliştirmiş olmalıyız. Tecrübelerimiz, doğru karar vermeyi sağlamıyorsa, bir eksiklik ve yetersizlik vardır. Genel olarak, herkesin hataya düşebildiği yöntem, bir konuya ya da olaya odaklanmaktır. Bir bilgiye, bir anlama, bir oluşa veya bir duyguya odaklanmak, kararsız bir duruma düşmemize neden olur. İnsanın en iyi öğrenme hali, saf hali ile merak etmesidir. İçinde bulunmuş olduğumuz, olumsuz duygular ve şartlar yüzünden, dikkatimizi toparlayamamamızın nedeni, baskı yaratan tehditler yüzündendir. Şaşkınlık ve korku, sadece zihinsel olarak değil, fiziksel olarak da baskı yaratır. Sinir sisteminin gerilmesi yüzünden, kendimizi iyi hissettiğimiz bir yere veya anıya odaklanırız. İleri düşünce tekniği ile hareket edebilmemiz için, bu olumsuz baskılardan kurtulmamız gerekir. Kendi ruh halimizi fark edebiliyor olmak, kendimizi yönlendirebilmemize olanak sağlar. Olumsuz duygularımızın bizi yöneltmesine izin verirsek, kendi iç dünyamıza saklanırız ya da güvenli bir yere kaçmak için plan yaparız.
Her türlü etki altında, öğrendiğimiz tecrübeleri uygulayabilmek için, tecrübelerimizin bize yeterlilik ve güven duygusu vermesi gerekir. Anlama ve öğrenme halinde iken, olumsuz etkilerde takılıyorsak, tecrübelerimiz ve alışkanlıklarımız, bizim için yeterli ve güvenli değildir. Bir tecrübe edinmek, bir alışkanlık kazanmak ve yeni bir şey öğrenmek, ilk başta yararsız gibi görünse de, ileride karşılaşacağımız bir durumun kurtarıcısı olabilir. Ne kadar çok şey öğrenirsek, o kadar çok kafamız karışmaz. Yüz tane bilgide sonsuz denklem üretir, milyarlarca bilgide sonsuz denklem üretir. Aralarındaki fark ise, az bilgi ile yetersiz kalmamız; çok bilgi ile harekete geçmemizdir. Eski çağlardaki insanlar, düşüncelerinin yavaşlaması için, Tanrı’ya dua ediyorlarmış. Az bilgi ile sonsuz seçenek oluşabiliyor ama kararsızlık ve yetersizlik başlıyor. Ne kadar çok öğrenirsek, o kadar çok rahat ve huzurlu bir şekilde karar verebiliriz.
Olaylar ile karşı karşıya geldiğimiz zaman, kendi tecrübelerimizin yeterliliğine göre karar veriyoruz. Bu yüzden vermiş olduğumuz kararlarda, sorumluluk tamamen bizim öğrenme sürecimizdeki alt yapıdan kaynaklanıyor. Doğru öğrenme alt yapısını, kendimiz oluşturamaz isek, rastgele yaşayan bir canlıdan farkımız kalmaz. Bugünü istediğimiz gibi yaşayamıyorsak, geçmişimizde bilinçaltımıza kodlanmış tecrübelerimize odaklı olan, standart seçeneklerimiz ile düşündüğümüz için, sınırlı eylem planları üretiyoruzdur. Buna, sınırlı sonsuzluk diyebiliriz. Geçmişe bakıp, hatalarımızı düzeltmek yerine, bugüne bakıp doğru alışkanlıklar kazanmaya başlarsak, istediğimiz gibi yaşayabileceğimiz bir gelecek kurabiliriz. İnanmak ile karar vermek arasında, çelişkiler oluşturduğumuz sürece, standart seçenekler arasında yeterlilik ve kararlılık oluşturamayız. Bir karar vererek harekete geçtiğimiz zaman, bilinçaltının 6 saniye önce komut gönderdiği, bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Bilinçaltına, inandığımız, deneyimlediğimiz, tecrübe ettiğimiz, analiz yaparak karar verdiğimiz, bilgi oluşumu, kümeler halinde kodlanır. Bilinçaltımız, beyin aktivitemizde olan belli yönlerimizin, isteklerimizin ve eğilimlerimizin farkındadır. Bir öğrenme formülü ile kodlanmış, eski tecrübeyi taşıyan bilgiler, kümeler halinde bilinçaltında dolaşırken, üst bilinç ile yeni analiz edilen bilgiler, bilinçaltındaki tecrübenin öğrenme formülüne uygun şartların oluşmasını bekler. Öğrenme formülünün, saf ve merak içerisinde olması, olumsuz duygu ve şartları aşması gerekiyor. Olumsuzluklar içerisinde iyi ve kötü her şeyi yapabilecek bir hale düşerken, sabırlı olup, olumlu bir hale dönmek, sadece yanlışlık ve kötülük yapmamızı engeller.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder